بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

إِلَّا قِيلٗا سَلَٰمٗا سَلَٰمٗا ٢٦

Ancak bir söz işitirler: Selâm... (birbirleriyle selâmlaşır dururlar).

– Ali Fikri Yavuz

وَأَصۡحَٰبُ ٱلۡيَمِينِ مَآ أَصۡحَٰبُ ٱلۡيَمِينِ ٢٧

Sağcılar (amel defterleri sağ ellerine verilenler), ne mutlu sağcılar!...

– Ali Fikri Yavuz

فِي سِدۡرٖ مَّخۡضُودٖ ٢٨

Onlar, dal bastı kirazlar,

– Ali Fikri Yavuz

وَطَلۡحٖ مَّنضُودٖ ٢٩

Dolgun salkımlı muzlar altında;

– Ali Fikri Yavuz

وَظِلّٖ مَّمۡدُودٖ ٣٠

Ve yaygın bir gölgede,

– Ali Fikri Yavuz

وَمَآءٖ مَّسۡكُوبٖ ٣١

Çağlayan bir su kenarında,

– Ali Fikri Yavuz

وَفَٰكِهَةٖ كَثِيرَةٖ ٣٢

(32-33) Ve tükenmeyen, yenmesi yasaklanmıyan birçok meyveler arasında,

– Ali Fikri Yavuz

لَّا مَقۡطُوعَةٖ وَلَا مَمۡنُوعَةٖ ٣٣

(32-33) Ve tükenmeyen, yenmesi yasaklanmıyan birçok meyveler arasında,

– Ali Fikri Yavuz

وَفُرُشٖ مَّرۡفُوعَةٍ ٣٤

Kıymetleri yüksek döşeklerdedirler...

– Ali Fikri Yavuz

إِنَّآ أَنشَأۡنَٰهُنَّ إِنشَآءٗ ٣٥

Gerçekten biz, (dünyada kocalmış kadınları, gençleştirerek cennetde) onları yepyeni bir yaratılışla yaratmışızdır.

– Ali Fikri Yavuz

فَجَعَلۡنَٰهُنَّ أَبۡكَارًا ٣٦

Böylece onları, hep bakir kızlar,

– Ali Fikri Yavuz

AYARLAR
Okuyucu

Yazı Boyutu


00:00
00:00