بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

بِأَكۡوَابٖ وَأَبَارِيقَ وَكَأۡسٖ مِّن مَّعِينٖ ١٨

Cennet şarabından dolu sürahiler, ibrikler ve kadehlerle...

– Ali Fikri Yavuz

لَّا يُصَدَّعُونَ عَنۡهَا وَلَا يُنزِفُونَ ١٩

Ondan başları ağrımaz, sarhoş da olmazlar...

– Ali Fikri Yavuz

وَفَٰكِهَةٖ مِّمَّا يَتَخَيَّرُونَ ٢٠

Bir de seçtikleri meyvelerle,

– Ali Fikri Yavuz

وَلَحۡمِ طَيۡرٖ مِّمَّا يَشۡتَهُونَ ٢١

Ve arzu ettikleri kuş etleri ile (hizmetçiler etraflarında dolanır.)

– Ali Fikri Yavuz

وَحُورٌ عِينٞ ٢٢

Onlar için, iri gözlü (güzel yüzlü) hûriler de var;

– Ali Fikri Yavuz

كَأَمۡثَٰلِ ٱللُّؤۡلُوِٕ ٱلۡمَكۡنُونِ ٢٣

Gün görmemiş inci emsali...

– Ali Fikri Yavuz

جَزَآءَۢ بِمَا كَانُواْ يَعۡمَلُونَ ٢٤

(Bütün bunlar, cennetliklerin) işledikleri amellere mükâfat içindir.

– Ali Fikri Yavuz

لَا يَسۡمَعُونَ فِيهَا لَغۡوٗا وَلَا تَأۡثِيمًا ٢٥

Onlar cennetde ne bir boş lâf işitirler, ne de bir hezeyan.

– Ali Fikri Yavuz

إِلَّا قِيلٗا سَلَٰمٗا سَلَٰمٗا ٢٦

Ancak bir söz işitirler: Selâm... (birbirleriyle selâmlaşır dururlar).

– Ali Fikri Yavuz

وَأَصۡحَٰبُ ٱلۡيَمِينِ مَآ أَصۡحَٰبُ ٱلۡيَمِينِ ٢٧

Sağcılar (amel defterleri sağ ellerine verilenler), ne mutlu sağcılar!...

– Ali Fikri Yavuz

فِي سِدۡرٖ مَّخۡضُودٖ ٢٨

Onlar, dal bastı kirazlar,

– Ali Fikri Yavuz

AYARLAR
Okuyucu

Yazı Boyutu


00:00
00:00