بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
وَإِن يَرَوۡاْ كِسۡفٗا مِّنَ ٱلسَّمَآءِ سَاقِطٗا يَقُولُواْ سَحَابٞ مَّرۡكُومٞ ٤٤
Hem onlar semâdan bir kıt‘ayı düşerken görseler, terâküm etmiş bir bulut diyecekler.
Gökten bir parçanın düştüğünü görsek «Üst üste yığılmış bulutlardır» derler.
Gökten düşmekte olan parçalar görseler, "Bunlar, üst üste yığılmış bulutlardır" derler.
فَذَرۡهُمۡ حَتَّىٰ يُلَٰقُواْ يَوۡمَهُمُ ٱلَّذِي فِيهِ يُصۡعَقُونَ ٤٥
O hâlde bırak onları tâ o çarpılacakları günlerine kadar.
Korkudan bayılacakları günlerine kavuşuncaya kadar bırak onları.
Artık sen çarpılacakları günlerine kadar onları kendi hallerine bırak.
يَوۡمَ لَا يُغۡنِي عَنۡهُمۡ كَيۡدُهُمۡ شَيۡـٔٗا وَلَا هُمۡ يُنصَرُونَ ٤٦
O gün ki hiçbir tedbirlerinin kendilerine zerrece fâidesi olmayacaktır ve hiçbir suretle kurtarılmayacaklardır.
O gün, tuzakları kendilerine hiçbir yarar sağlamaz ve onlara yardım da edilmez.
O gün tuzakları kendilerine hiçbir fayda vermeyecektir ve kendilerine yardım da edilmeyecektir.
وَإِنَّ لِلَّذِينَ ظَلَمُواْ عَذَابٗا دُونَ ذَٰلِكَ وَلَٰكِنَّ أَكۡثَرَهُمۡ لَا يَعۡلَمُونَ ٤٧
O zulmedenlere ondan beride de bir azab vardır, velâkin pek çokları bilmezler.
Zulmedenlere, şüphesiz bundan başka da azab vardır; fakat onların çoğu bilmezler.
Şüphesiz zulmedenlere bundan başka bir azap daha var. Fakat onların çoğu bilmezler.
وَٱصۡبِرۡ لِحُكۡمِ رَبِّكَ فَإِنَّكَ بِأَعۡيُنِنَاۖ وَسَبِّحۡ بِحَمۡدِ رَبِّكَ حِينَ تَقُومُ ٤٨
Hem Rabbinin hükmüne sabret, çünkü sen bizim nezâretimiz altındasın. Kalktığın sırada Rabbine hamd ile tesbih eyle.
Rabbinin hükmüne sabret, çünkü sen, gözlerimizin önündesin, kalktığın zaman Rabbini övgü ile an.
Rabbinin hükmüne sabret. Çünkü sen gözlerimizin önündesin, kalktığında Rabbini hamd ile tespih et.
وَمِنَ ٱلَّيۡلِ فَسَبِّحۡهُ وَإِدۡبَٰرَ ٱلنُّجُومِ ٤٩
Geceden de tesbih et O’na, hem de nücûmun idbârı sıra.
Gecenin bir kısmında ve yıldızların ardından da Allah ı tesbih et.
Gecenin bir kısmında ve yıldızların batışı sırasında O'nu tespih et.