فَلَا تُعۡجِبۡكَ أَمۡوَٰلُهُمۡ وَلَآ أَوۡلَٰدُهُمۡۚ إِنَّمَا يُرِيدُ ٱللَّهُ لِيُعَذِّبَهُم بِهَا فِي ٱلۡحَيَوٰةِ ٱلدُّنۡيَا وَتَزۡهَقَ أَنفُسُهُمۡ وَهُمۡ كَٰفِرُونَ ٥٥

Ey Rasûlüm, sakın onların ne malları, ne de evlâdları seni imrendirmesin. Allah, ancak onlar kâfir oldukları halde canlarının çıkmasını ve dünya hayatında bunlar sebebiyle kendilerine (münafıklara) azap etmesini diliyor.

– Ali Fikri Yavuz

وَيَحۡلِفُونَ بِٱللَّهِ إِنَّهُمۡ لَمِنكُمۡ وَمَا هُم مِّنكُمۡ وَلَٰكِنَّهُمۡ قَوۡمٞ يَفۡرَقُونَ ٥٦

Sizden olduklarına dair kesin olarak Allah’a yemin de ederler. Halbuki onlar, sizden değildirler. Fakat onlar, kâfirlere yapılan muamelenin kendilerine de yapılmasından korkmakla, sırf görünüşte müslüman olan bir kavimdirler.

– Ali Fikri Yavuz

لَوۡ يَجِدُونَ مَلۡجَـًٔا أَوۡ مَغَٰرَٰتٍ أَوۡ مُدَّخَلٗا لَّوَلَّوۡاْ إِلَيۡهِ وَهُمۡ يَجۡمَحُونَ ٥٧

Eğer sığınacak bir yer, veya barınacak mağaralar, veya sokulacak bir delik bulsalardı, başlarını diker ve sizden uzak olmak için oraya doğru koşarlardı.

– Ali Fikri Yavuz

وَمِنۡهُم مَّن يَلۡمِزُكَ فِي ٱلصَّدَقَٰتِ فَإِنۡ أُعۡطُواْ مِنۡهَا رَضُواْ وَإِن لَّمۡ يُعۡطَوۡاْ مِنۡهَآ إِذَا هُمۡ يَسۡخَطُونَ ٥٨

Münafıklardan bir kısmı, sadakaların (ganimetlerin) bölünmesini sana târiz ediyorlar (seni adâletsizlikle ithama kalkışıyorlar) Çünkü, o sadakalardan istedikleri şey kendilerine verilirse razı olurlar, verilmezse hemen kızarlar.

– Ali Fikri Yavuz

وَلَوۡ أَنَّهُمۡ رَضُواْ مَآ ءَاتَىٰهُمُ ٱللَّهُ وَرَسُولُهُۥ وَقَالُواْ حَسۡبُنَا ٱللَّهُ سَيُؤۡتِينَا ٱللَّهُ مِن فَضۡلِهِۦ وَرَسُولُهُۥٓ إِنَّآ إِلَى ٱللَّهِ رَٰغِبُونَ ٥٩

Ne olur, bunlar, Allah ve Rasûlü kendilerine ne verdiyse razı olaydılar da şöyle diyeydiler; “-Bize Allah yeter, Allah bize fazlından yine verir, Rasûlü de... Biz, ancak Allah’a rağbet edicileriz.”

– Ali Fikri Yavuz

۞ إِنَّمَا ٱلصَّدَقَٰتُ لِلۡفُقَرَآءِ وَٱلۡمَسَٰكِينِ وَٱلۡعَٰمِلِينَ عَلَيۡهَا وَٱلۡمُؤَلَّفَةِ قُلُوبُهُمۡ وَفِي ٱلرِّقَابِ وَٱلۡغَٰرِمِينَ وَفِي سَبِيلِ ٱللَّهِ وَٱبۡنِ ٱلسَّبِيلِۖ فَرِيضَةٗ مِّنَ ٱللَّهِۗ وَٱللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٞ ٦٠

Sadakalar (zekâtlar), Allah tarafından bir farz olarak ancak şunlar içindir: Fakirler, miskinler, zekât toplayıcıları, kalbleri müslümanlığa ısındırılmak istenenler, mükâteb köleler, borçlular, Allah yolundaki gaziler ve yolda kalmışlar. Allah Alîm’dir, Hakîm’dir.

– Ali Fikri Yavuz

وَمِنۡهُمُ ٱلَّذِينَ يُؤۡذُونَ ٱلنَّبِيَّ وَيَقُولُونَ هُوَ أُذُنٞۚ قُلۡ أُذُنُ خَيۡرٖ لَّكُمۡ يُؤۡمِنُ بِٱللَّهِ وَيُؤۡمِنُ لِلۡمُؤۡمِنِينَ وَرَحۡمَةٞ لِّلَّذِينَ ءَامَنُواْ مِنكُمۡۚ وَٱلَّذِينَ يُؤۡذُونَ رَسُولَ ٱللَّهِ لَهُمۡ عَذَابٌ أَلِيمٞ ٦١

Yine münafıklardan öyleleri vardır ki, Peygamberi inicitiyorlar ve: “- O, her söyleneni dinliyen bir kulaktır.” diyorlar. De ki: “- O, sizin için bir hayır kulağıdır; Allah’a da inanır, müminlere de... İman edenleriniz için bir rahmettir. Allah’ın Rasûlüne eziyet verenlere ise, acıklı bir azab vardır.”

– Ali Fikri Yavuz

يَحۡلِفُونَ بِٱللَّهِ لَكُمۡ لِيُرۡضُوكُمۡ وَٱللَّهُ وَرَسُولُهُۥٓ أَحَقُّ أَن يُرۡضُوهُ إِن كَانُواْ مُؤۡمِنِينَ ٦٢

Ey müminler, münafıklar, rızânızı kazanmak için: “- Biz münafık değiliz, “ diye Allah’a yemin ederler. Eğer bunlar mümin iseler, daha önce Allah’ı ve Rasûlünü razı etmeleri daha doğrudur.

– Ali Fikri Yavuz

أَلَمۡ يَعۡلَمُوٓاْ أَنَّهُۥ مَن يُحَادِدِ ٱللَّهَ وَرَسُولَهُۥ فَأَنَّ لَهُۥ نَارَ جَهَنَّمَ خَٰلِدٗا فِيهَاۚ ذَٰلِكَ ٱلۡخِزۡيُ ٱلۡعَظِيمُ ٦٣

Şu gerçeği bilmiyorlar mı ki, kim Allah’a ve Rasûlüne karşı hududu aşarsa, içinde ebedî olarak kalmak üzere, ona cehennem ateşi vardır. İşte bu en büyük perişanlıktır.

– Ali Fikri Yavuz

يَحۡذَرُ ٱلۡمُنَٰفِقُونَ أَن تُنَزَّلَ عَلَيۡهِمۡ سُورَةٞ تُنَبِّئُهُم بِمَا فِي قُلُوبِهِمۡۚ قُلِ ٱسۡتَهۡزِءُوٓاْ إِنَّ ٱللَّهَ مُخۡرِجٞ مَّا تَحۡذَرُونَ ٦٤

Münafıklar, kalblerinde olan küfrü yüzlerine vuracak bir Sûrenin üzerlerine indirilmesinden çekinirler (hem de alay ederler). De ki: “- Eğlenin bakalım, Allah sizin o korktuğunuz şeyleri meydana çıkarıcıdır.”

– Ali Fikri Yavuz

وَلَئِن سَأَلۡتَهُمۡ لَيَقُولُنَّ إِنَّمَا كُنَّا نَخُوضُ وَنَلۡعَبُۚ قُلۡ أَبِٱللَّهِ وَءَايَٰتِهِۦ وَرَسُولِهِۦ كُنتُمۡ تَسۡتَهۡزِءُونَ ٦٥

Ey Rasûlüm. (Tebük seferine giderken seninle alay eden münafıkların) eğer kendilerine, hakkımda niçin böyle dediniz? diye sorarsan; “-Biz, ancak lâfa dalmış şakalaşıyorduk.” derler. De ki: “- Allah ile, âyetleriyle ve O’nun Peygamberi ile mi eğleniyordunuz?”

– Ali Fikri Yavuz

AYARLAR
Okuyucu

Yazı Boyutu


00:00
00:00