بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

يُسَبِّحُ لِلَّهِ مَا فِي ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَمَا فِي ٱلۡأَرۡضِۖ لَهُ ٱلۡمُلۡكُ وَلَهُ ٱلۡحَمۡدُۖ وَهُوَ عَلَىٰ كُلِّ شَيۡءٖ قَدِيرٌ ١

Göklerde ne var ise ve yerde ne var ise, Allah için tesbihte bulunur. Mülk ve hamd O'na mahsustur ve O her şey üzerine tamamen kâdirdir.

– Ömer Nasuhi Bilmen

هُوَ ٱلَّذِي خَلَقَكُمۡ فَمِنكُمۡ كَافِرٞ وَمِنكُم مُّؤۡمِنٞۚ وَٱللَّهُ بِمَا تَعۡمَلُونَ بَصِيرٌ ٢

O, o'dur ki, sizi yaratmıştır, öyle iken sizden kâfir de vardır ve sizden mü'min de vardır ve Allah, ne yapar olduğunuzu bihakkın görendir.

– Ömer Nasuhi Bilmen

خَلَقَ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضَ بِٱلۡحَقِّ وَصَوَّرَكُمۡ فَأَحۡسَنَ صُوَرَكُمۡۖ وَإِلَيۡهِ ٱلۡمَصِيرُ ٣

Gökleri ve yeri hak ile yarattı ve size sûret verdi de sûretinizi güzel yaptı ve dönüş de ancak O'nadır.

– Ömer Nasuhi Bilmen

يَعۡلَمُ مَا فِي ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِ وَيَعۡلَمُ مَا تُسِرُّونَ وَمَا تُعۡلِنُونَۚ وَٱللَّهُ عَلِيمُۢ بِذَاتِ ٱلصُّدُورِ ٤

Göklerde ve yerde ne var ise bilir ve neleri gizlediğinizi ve neleri açıkladığınızı bilir ve Allah göğüslerin içinde olanlara da tamamen alîmdir.

– Ömer Nasuhi Bilmen

أَلَمۡ يَأۡتِكُمۡ نَبَؤُاْ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ مِن قَبۡلُ فَذَاقُواْ وَبَالَ أَمۡرِهِمۡ وَلَهُمۡ عَذَابٌ أَلِيمٞ ٥

Size evvelce kâfir olmuş olanların haberi gelmedi mi ki, onlar, işlerinin vebâlini tattılar ve onlar için pek acıklı bir azap vardır.

– Ömer Nasuhi Bilmen

ذَٰلِكَ بِأَنَّهُۥ كَانَت تَّأۡتِيهِمۡ رُسُلُهُم بِٱلۡبَيِّنَٰتِ فَقَالُوٓاْ أَبَشَرٞ يَهۡدُونَنَا فَكَفَرُواْ وَتَوَلَّواْۖ وَّٱسۡتَغۡنَى ٱللَّهُۚ وَٱللَّهُ غَنِيٌّ حَمِيدٞ ٦

Şundan dolayı ki, şüphe yok onlara Peygamberleri beyyineler ile gelir olmuşlardı da onlar: «Bir beşer mi bizi doğru yola iletecek?» demişler, sonra kâfir olmuşlar ve yüz çevirmişlerdi. Allah da (onlardan) müstağni olmuştur. Ve Allah bihakkın ganîdir, hamîddir.

– Ömer Nasuhi Bilmen

زَعَمَ ٱلَّذِينَ كَفَرُوٓاْ أَن لَّن يُبۡعَثُواْۚ قُلۡ بَلَىٰ وَرَبِّي لَتُبۡعَثُنَّ ثُمَّ لَتُنَبَّؤُنَّ بِمَا عَمِلۡتُمۡۚ وَذَٰلِكَ عَلَى ٱللَّهِ يَسِيرٞ ٧

Kâfir olanlar zû'm ettiler ki, öldükten sonra asla diriltilmeyeceklerdir. De ki: «Hayır ve Rabbime andolsun ki elbette diriltileceksiniz. Sonra da yapmış olduğunuz şeyler elbette size haber verilecektir. Ve bu ise Allah'a göre pek kolaydır.»

– Ömer Nasuhi Bilmen

فَـَٔامِنُواْ بِٱللَّهِ وَرَسُولِهِۦ وَٱلنُّورِ ٱلَّذِيٓ أَنزَلۡنَاۚ وَٱللَّهُ بِمَا تَعۡمَلُونَ خَبِيرٞ ٨

Artık Allah'a ve O'nun Resûlüne ve indirmiş olduğumuz nûra imân ediniz ve Allah yapar olduğunuz şeylerden haberdardır.

– Ömer Nasuhi Bilmen

يَوۡمَ يَجۡمَعُكُمۡ لِيَوۡمِ ٱلۡجَمۡعِۖ ذَٰلِكَ يَوۡمُ ٱلتَّغَابُنِۗ وَمَن يُؤۡمِنۢ بِٱللَّهِ وَيَعۡمَلۡ صَٰلِحٗا يُكَفِّرۡ عَنۡهُ سَيِّـَٔاتِهِۦ وَيُدۡخِلۡهُ جَنَّٰتٖ تَجۡرِي مِن تَحۡتِهَا ٱلۡأَنۡهَٰرُ خَٰلِدِينَ فِيهَآ أَبَدٗاۚ ذَٰلِكَ ٱلۡفَوۡزُ ٱلۡعَظِيمُ ٩

O gün ki sizi toplanma günü için toplayıverir, işte o bir Tegâbün (bir kâr ve zarar) günüdür. Ve her kim Allah'a imân eder ve sâlih amellerde bulunursa onun günahlarını yarlığar ve altlarından ırmaklar akan cennetlere orada ebedîyyen kalıcılar olmak üzere girdirir. İşte en büyük necât odur.

– Ömer Nasuhi Bilmen

وَٱلَّذِينَ كَفَرُواْ وَكَذَّبُواْ بِـَٔايَٰتِنَآ أُوْلَٰٓئِكَ أَصۡحَٰبُ ٱلنَّارِ خَٰلِدِينَ فِيهَاۖ وَبِئۡسَ ٱلۡمَصِيرُ ١٠

Ve o kimseler ki, kâfir oldular ve Bizim âyetlerimizi tekzîp ettiler. İşte onlar, içinde ebedîyyen kalıcılar olmak üzere ateş yârânıdırlar ve ne fena bir gidiş yeri.

– Ömer Nasuhi Bilmen

AYARLAR
Okuyucu

Yazı Boyutu


00:00
00:00