بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
إِذۡ تَمۡشِيٓ أُخۡتُكَ فَتَقُولُ هَلۡ أَدُلُّكُمۡ عَلَىٰ مَن يَكۡفُلُهُۥۖ فَرَجَعۡنَٰكَ إِلَىٰٓ أُمِّكَ كَيۡ تَقَرَّ عَيۡنُهَا وَلَا تَحۡزَنَۚ وَقَتَلۡتَ نَفۡسٗا فَنَجَّيۡنَٰكَ مِنَ ٱلۡغَمِّ وَفَتَنَّٰكَ فُتُونٗاۚ فَلَبِثۡتَ سِنِينَ فِيٓ أَهۡلِ مَدۡيَنَ ثُمَّ جِئۡتَ عَلَىٰ قَدَرٖ يَٰمُوسَىٰ ٤٠
O vakit hemşîren gidiyor da diyordu: ‘Ona iyi bakacak birini buluvereyim mi size?’ Bu suretle seni anana iade ettik ki gözü aydın olsun da mahzun olmasın, hem bir adam öldürdün de seni gamdan kurtardık, ve türlü mihnetlerle seni imtihan ettik, bu sebeple senelerce ehl-i Medyen içinde kaldın, sonra da bir kader üstüne geldin yâ Mûsâ.
Hani kız kardeşin gidip diyordu ki: “Ona bakacak birini size göstereyim mi?” İşte böylece annen üzülmesin de sevinsin diye seni ona geri vermiştik. Ve sen bir cana kıymıştın da, seni üzüntüden kurtarmıştık. Hem seni bir çok musibetlerle denemiştik. Böylece Medyen halkı arasında yıllarca kalmıştın. Sonra da takdire göre geldin ey Musa.
"Hani kız kardeşin (Firavun ailesine) gidiyor ve "size onun bakımını üstlenecek kimseyi göstereyim mi?" diyordu. Derken, gözü aydın olsun, üzülmesin diye seni annene döndürdük. (Sana baktı, büyüdün) ve (kazara) bir cana kıydın da biz seni kederden kurtardık seni sıkı bir denemeden geçirdik (ve kaçıp Medyen'e gittin). Medyen halkı içinde yıllarca kaldın sonra (peygamber olman için) takdir edilmiş bir zamanda (Tûr'a) geldin ey Mûsâ!"
وَٱصۡطَنَعۡتُكَ لِنَفۡسِي ٤١
Ben seni kendim için yetiştirdim.
Şimdi seni sırf kendime ayırdım.
"Ben seni kendim için seçtim."
ٱذۡهَبۡ أَنتَ وَأَخُوكَ بِـَٔايَٰتِي وَلَا تَنِيَا فِي ذِكۡرِي ٤٢
Git âyetlerimle sen ve biraderin. Ve Benim zikrimde gevşeklik etmeyin.
Sen ve kardeşin ayetlerimle, mucizelerimle gidiniz. Bu arada adımı anmayı hiç ihmal etmeyiniz.
"Sen ve kardeşin mucizelerim ile (desteklenmiş olarak) gidin ve beni anmakta gevşeklik göstermeyin."
ٱذۡهَبَآ إِلَىٰ فِرۡعَوۡنَ إِنَّهُۥ طَغَىٰ ٤٣
Firavun’a gidin, çünkü o pek azdı.
Firavun'a gidiniz. Çünkü o gerçekten azıttı.
"Firavun'a gidin. Çünkü o azmıştır."
فَقُولَا لَهُۥ قَوۡلٗا لَّيِّنٗا لَّعَلَّهُۥ يَتَذَكَّرُ أَوۡ يَخۡشَىٰ ٤٤
Varın da ona belki dinler veya korkar diye yumuşak dille söyleyin”.
Ona yumuşak sözler söyleyiniz. Belki aklı başına gelir ya da kötü akıbete uğramaktan korkar.
"Ona yumuşak söz söyleyin. Belki öğüt alır, yahut korkar."
قَالَا رَبَّنَآ إِنَّنَا نَخَافُ أَن يَفۡرُطَ عَلَيۡنَآ أَوۡ أَن يَطۡغَىٰ ٤٥
“Rabbenâ” dediler, “korkarız ki bize şiddetle saldırır, yahut tuğyânını artırır”.
Musa ve Harun dediler ki; «Ey Rabbi'miz, korkarız ki, Firavun bize karşı bir taşkınlık yapar, ya da azgınlığını artırır.»
Mûsâ ve Hârûn şöyle dediler: "Ey Rabbimiz! Şüphesiz biz, onun bize karşı aşırı davranmasından yahut azmasından korkuyoruz."
قَالَ لَا تَخَافَآۖ إِنَّنِي مَعَكُمَآ أَسۡمَعُ وَأَرَىٰ ٤٦
“Korkmayın” buyurdu, “çünkü Ben sizinle beraberim, işitirim ve görürüm.
Allah, onlara dedi ki; «korkmayınız. Ben sizinle beraberim. Ben herşeyi işitir, her şeyi görürüm.»
Allah şöyle dedi: "Korkmayın, çünkü ben sizinle beraberim. İşitirim ve görürüm."
فَأۡتِيَاهُ فَقُولَآ إِنَّا رَسُولَا رَبِّكَ فَأَرۡسِلۡ مَعَنَا بَنِيٓ إِسۡرَٰٓءِيلَ وَلَا تُعَذِّبۡهُمۡۖ قَدۡ جِئۡنَٰكَ بِـَٔايَةٖ مِّن رَّبِّكَۖ وَٱلسَّلَٰمُ عَلَىٰ مَنِ ٱتَّبَعَ ٱلۡهُدَىٰٓ ٤٧
Haydin varın da ona deyin ki ‘haberin olsun biz Rabbinin resulleriyiz, artık Benî İsrâil’i bizimle gönder ve onları taʿzîb etme. Biz sana Rabbinden bir âyetle geldik, selâm da doğruya tâbiʿ olanadır.
Ona varınız ve deyiniz ki; 'Biz Rabbinin sana gönderdiği elçileriz. İsrailoğullarının bizimle birlikte Mısır'dan ayrılmalarına izin ver. Onlara işkence etme. Sana Rabbi'inden, doğru söylediğimizi kanıtlayacak mucizeler ile geldik. Doğru yola girenler esenliğe ereceklerdir.
"Ona gidin ve şöyle deyin: ‘Şüphesiz biz Rabbinin elçileriyiz. İsrailoğullarını (serbest bırak ve) bizimle gönder. Onlara işkence etme. Sana Rabbinin katından bir mucize getirdik. Selam, doğru yola uyanlara olsun.' "
إِنَّا قَدۡ أُوحِيَ إِلَيۡنَآ أَنَّ ٱلۡعَذَابَ عَلَىٰ مَن كَذَّبَ وَتَوَلَّىٰ ٤٨
İnan ki bize şöyle vahyolundu: ‘Her hâlde azab, tekzib edip yüz çevirenedir’”.
Bize gelen vahye göre Allah'ın ayetlerini yalanlayarak gerçeğe sırt çevirenler azaba uğrayacaklardır.
"Şüphesiz bize, azabın yalanlayan ve yüz çevirenlere olacağı vahyolundu."
قَالَ فَمَن رَّبُّكُمَا يَٰمُوسَىٰ ٤٩
“Hele” dedi, “sizin Rabbiniz kim yâ Mûsâ?”.
Firavun «Ey Musa, sizin Rabb'iniz kimdir?» dedi.
Firavun, "Sizin Rabbiniz kim, ey Mûsâ?" dedi.
قَالَ رَبُّنَا ٱلَّذِيٓ أَعۡطَىٰ كُلَّ شَيۡءٍ خَلۡقَهُۥ ثُمَّ هَدَىٰ ٥٠
“Bizim” dedi, “Rabbimiz her şeye hilkatini veren, sonra da yolunu gösterendir”.
Musa «Bizim Rabb'imiz, her varlığı farklı niteliklerle donatarak yaratan, sonra da bu varlıkları nitelikleri doğrultusunda yönlendiren Allah'dır.»
Mûsâ, "Rabbimiz her şeye hilkatini (yaratılış özelliklerini) veren, sonra onlara yol gösterendir" dedi.