بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
وَمَا يَأۡتِيهِم مِّن ذِكۡرٖ مِّنَ ٱلرَّحۡمَٰنِ مُحۡدَثٍ إِلَّا كَانُواْ عَنۡهُ مُعۡرِضِينَ ٥
Onlara Rahmân tarafından yeni bir mev'ize gelmez ki, illâ ondan kaçınır bir halde olmuşlardır.
فَقَدۡ كَذَّبُواْ فَسَيَأۡتِيهِمۡ أَنۢبَٰٓؤُاْ مَا كَانُواْ بِهِۦ يَسۡتَهۡزِءُونَ ٦
Muhakkak ki, tekzîp ettiler. Artık kendisiyle istihzâda bulundukları şeyin haberleri kendilerine yakında gelecektir.
أَوَلَمۡ يَرَوۡاْ إِلَى ٱلۡأَرۡضِ كَمۡ أَنۢبَتۡنَا فِيهَا مِن كُلِّ زَوۡجٖ كَرِيمٍ ٧
Yere bir bakmadılar mı ki, orada her çok menfaatli çiftten ne kadar bitirmişizdir!
إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَأٓيَةٗۖ وَمَا كَانَ أَكۡثَرُهُم مُّؤۡمِنِينَ ٨
Şüphe yok ki, bunda elbette bir ibret vardır. Halbuki, onların ekserisi imân etmiş kimseler olmadı.
وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ ٱلۡعَزِيزُ ٱلرَّحِيمُ ٩
Ve muhakkak ki, Senin Rabbin elbette o, çok izzet sahibidir, çok merhametlidir.
وَإِذۡ نَادَىٰ رَبُّكَ مُوسَىٰٓ أَنِ ٱئۡتِ ٱلۡقَوۡمَ ٱلظَّٰلِمِينَ ١٠
(10-11) Ve yâd et o zamanı ki, Rabbin Mûsa'ya nidâ buyurdu ki: «Zalimler olan kavme gidiver. Fir'avun'un kavmine ki, daha sakınmayacaklar mı?»
قَوۡمَ فِرۡعَوۡنَۚ أَلَا يَتَّقُونَ ١١
(10-11) Ve yâd et o zamanı ki, Rabbin Mûsa'ya nidâ buyurdu ki: «Zalimler olan kavme gidiver. Fir'avun'un kavmine ki, daha sakınmayacaklar mı?»
قَالَ رَبِّ إِنِّيٓ أَخَافُ أَن يُكَذِّبُونِ ١٢
(12-13) Dedi ki: «Yarabbi! Şüphe yok ki, beni tekzîp edeceklerinden korkarım. Ve göğsüm daralır ve dilim açılmaz, artık Harun'a da risâlet ver.»
وَيَضِيقُ صَدۡرِي وَلَا يَنطَلِقُ لِسَانِي فَأَرۡسِلۡ إِلَىٰ هَٰرُونَ ١٣
(12-13) Dedi ki: «Yarabbi! Şüphe yok ki, beni tekzîp edeceklerinden korkarım. Ve göğsüm daralır ve dilim açılmaz, artık Harun'a da risâlet ver.»
وَلَهُمۡ عَلَيَّ ذَنۢبٞ فَأَخَافُ أَن يَقۡتُلُونِ ١٤
(14-15) «Ve hem onlar için benim üzerimde bir suç da var. Binaenaleyh beni öldüreceklerinden korkarım.» (Cenâb-ı Hak) Buyurdu ki: «Asla! İmdi ikiniz de Bizim âyetlerimizle gidiniz. Şüphe yok Biz işiticiler olduğumuz halde sizinle beraberiz.»
قَالَ كـَلَّاۖ فَٱذۡهَبَا بِـَٔايَٰتِنَآۖ إِنَّا مَعَكُم مُّسۡتَمِعُونَ ١٥
(14-15) «Ve hem onlar için benim üzerimde bir suç da var. Binaenaleyh beni öldüreceklerinden korkarım.» (Cenâb-ı Hak) Buyurdu ki: «Asla! İmdi ikiniz de Bizim âyetlerimizle gidiniz. Şüphe yok Biz işiticiler olduğumuz halde sizinle beraberiz.»