بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

وَلَوۡ نَزَّلۡنَٰهُ عَلَىٰ بَعۡضِ ٱلۡأَعۡجَمِينَ ١٩٨

(198-199) Eğer onu Arapça bilmeyenlerin bazısı üzerine indirmiş olsa idik. Artık onu onlara karşı okuyacak olsa idi ona imân edenler olmuş olmazlardı.

– Ömer Nasuhi Bilmen

فَقَرَأَهُۥ عَلَيۡهِم مَّا كَانُواْ بِهِۦ مُؤۡمِنِينَ ١٩٩

(198-199) Eğer onu Arapça bilmeyenlerin bazısı üzerine indirmiş olsa idik. Artık onu onlara karşı okuyacak olsa idi ona imân edenler olmuş olmazlardı.

– Ömer Nasuhi Bilmen

كَذَٰلِكَ سَلَكۡنَٰهُ فِي قُلُوبِ ٱلۡمُجۡرِمِينَ ٢٠٠

İşte öylece onu (küfrü) günahkârların kalplerine sokmuşuzdur.

– Ömer Nasuhi Bilmen

لَا يُؤۡمِنُونَ بِهِۦ حَتَّىٰ يَرَوُاْ ٱلۡعَذَابَ ٱلۡأَلِيمَ ٢٠١

O pek acılı azabı görünceye değin ona (Kur'an'a) imân etmezler.

– Ömer Nasuhi Bilmen

فَيَأۡتِيَهُم بَغۡتَةٗ وَهُمۡ لَا يَشۡعُرُونَ ٢٠٢

Artık (o azap) onlara hiç farkedemez bir haldeler iken ansızın geliverir.

– Ömer Nasuhi Bilmen

فَيَقُولُواْ هَلۡ نَحۡنُ مُنظَرُونَ ٢٠٣

İmdi derler ki: «Biz mühlet verilmişlerden miyiz?»

– Ömer Nasuhi Bilmen

أَفَبِعَذَابِنَا يَسۡتَعۡجِلُونَ ٢٠٤

Şimdi Bizim azabımızı isti'cal mi ederler?

– Ömer Nasuhi Bilmen

أَفَرَءَيۡتَ إِن مَّتَّعۡنَٰهُمۡ سِنِينَ ٢٠٥

Gördün mü onları senelerce faidelendirmiş olsak?

– Ömer Nasuhi Bilmen

ثُمَّ جَآءَهُم مَّا كَانُواْ يُوعَدُونَ ٢٠٦

Sonra onlara tehdit edilmiş oldukları şey gelecek olsa.

– Ömer Nasuhi Bilmen

مَآ أَغۡنَىٰ عَنۡهُم مَّا كَانُواْ يُمَتَّعُونَ ٢٠٧

O faidelenmiş oldukları şey, onları neden kurtarabilir?

– Ömer Nasuhi Bilmen

وَمَآ أَهۡلَكۡنَا مِن قَرۡيَةٍ إِلَّا لَهَا مُنذِرُونَ ٢٠٨

Biz hiçbir beldeyi helâk etmedik, illâ onun için inzar edenler bulunmuştur.

– Ömer Nasuhi Bilmen

AYARLAR
Okuyucu

Yazı Boyutu


00:00
00:00