بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

بِلِسَانٍ عَرَبِيّٖ مُّبِينٖ ١٩٥

açık parlak bir Arapça ile.

– Elmalılı (Sadeleştirilmiş)

وَإِنَّهُۥ لَفِي زُبُرِ ٱلۡأَوَّلِينَ ١٩٦

O, şüphesiz öncekilerin kitaplarında da var.

– Elmalılı (Sadeleştirilmiş)

أَوَلَمۡ يَكُن لَّهُمۡ ءَايَةً أَن يَعۡلَمَهُۥ عُلَمَٰٓؤُاْ بَنِيٓ إِسۡرَٰٓءِيلَ ١٩٧

Beni İsrail bilginlerinin onu bilmesi, onlar için bir delil değil mi?

– Elmalılı (Sadeleştirilmiş)

وَلَوۡ نَزَّلۡنَٰهُ عَلَىٰ بَعۡضِ ٱلۡأَعۡجَمِينَ ١٩٨

Eğer onu Arapça bilmeyenlerin birine indirseydik de,

– Elmalılı (Sadeleştirilmiş)

فَقَرَأَهُۥ عَلَيۡهِم مَّا كَانُواْ بِهِۦ مُؤۡمِنِينَ ١٩٩

O onlara okusaydı, yine iman etmeyeceklerdi.

– Elmalılı (Sadeleştirilmiş)

كَذَٰلِكَ سَلَكۡنَٰهُ فِي قُلُوبِ ٱلۡمُجۡرِمِينَ ٢٠٠

Biz onu suçluların kalbine öyle sokmuşuzdur.

– Elmalılı (Sadeleştirilmiş)

لَا يُؤۡمِنُونَ بِهِۦ حَتَّىٰ يَرَوُاْ ٱلۡعَذَابَ ٱلۡأَلِيمَ ٢٠١

Onlar acı azabı görecekleri zamana kadar ona iman etmezler

– Elmalılı (Sadeleştirilmiş)

فَيَأۡتِيَهُم بَغۡتَةٗ وَهُمۡ لَا يَشۡعُرُونَ ٢٠٢

o azap kendilerine ansızın hiç farkında olmadıkları bir anda gelecektir,

– Elmalılı (Sadeleştirilmiş)

فَيَقُولُواْ هَلۡ نَحۡنُ مُنظَرُونَ ٢٠٣

(O zaman) diyecekler: «Acaba bize bir mühlet verilir mi?»

– Elmalılı (Sadeleştirilmiş)

أَفَبِعَذَابِنَا يَسۡتَعۡجِلُونَ ٢٠٤

Acaba azabımızın acele gelmesini mi istiyorlar?

– Elmalılı (Sadeleştirilmiş)

أَفَرَءَيۡتَ إِن مَّتَّعۡنَٰهُمۡ سِنِينَ ٢٠٥

Gördün ya, onlara senelerce zevk ettirsek,

– Elmalılı (Sadeleştirilmiş)

AYARLAR
Okuyucu

Yazı Boyutu


00:00
00:00