بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

نَزَلَ بِهِ ٱلرُّوحُ ٱلۡأَمِينُ ١٩٣

Onu Rûh-ül-Emîn indirdi.

– Ömer Nasuhi Bilmen

عَلَىٰ قَلۡبِكَ لِتَكُونَ مِنَ ٱلۡمُنذِرِينَ ١٩٤

Senin kalbin üzerine, tâ ki, sen korkutuculardan olasın.

– Ömer Nasuhi Bilmen

بِلِسَانٍ عَرَبِيّٖ مُّبِينٖ ١٩٥

(195-196) Pek açık olan Arabî bir lisan ile. Ve şüphe yok ki, o, daha evvelkilerin kitaplarında da (mezkûr)dur.

– Ömer Nasuhi Bilmen

وَإِنَّهُۥ لَفِي زُبُرِ ٱلۡأَوَّلِينَ ١٩٦

(195-196) Pek açık olan Arabî bir lisan ile. Ve şüphe yok ki, o, daha evvelkilerin kitaplarında da (mezkûr)dur.

– Ömer Nasuhi Bilmen

أَوَلَمۡ يَكُن لَّهُمۡ ءَايَةً أَن يَعۡلَمَهُۥ عُلَمَٰٓؤُاْ بَنِيٓ إِسۡرَٰٓءِيلَ ١٩٧

Onlar için bir delil olmuş değil midir, onu Benî İsrail âlimlerinin bilir olmaları.

– Ömer Nasuhi Bilmen

وَلَوۡ نَزَّلۡنَٰهُ عَلَىٰ بَعۡضِ ٱلۡأَعۡجَمِينَ ١٩٨

(198-199) Eğer onu Arapça bilmeyenlerin bazısı üzerine indirmiş olsa idik. Artık onu onlara karşı okuyacak olsa idi ona imân edenler olmuş olmazlardı.

– Ömer Nasuhi Bilmen

فَقَرَأَهُۥ عَلَيۡهِم مَّا كَانُواْ بِهِۦ مُؤۡمِنِينَ ١٩٩

(198-199) Eğer onu Arapça bilmeyenlerin bazısı üzerine indirmiş olsa idik. Artık onu onlara karşı okuyacak olsa idi ona imân edenler olmuş olmazlardı.

– Ömer Nasuhi Bilmen

كَذَٰلِكَ سَلَكۡنَٰهُ فِي قُلُوبِ ٱلۡمُجۡرِمِينَ ٢٠٠

İşte öylece onu (küfrü) günahkârların kalplerine sokmuşuzdur.

– Ömer Nasuhi Bilmen

لَا يُؤۡمِنُونَ بِهِۦ حَتَّىٰ يَرَوُاْ ٱلۡعَذَابَ ٱلۡأَلِيمَ ٢٠١

O pek acılı azabı görünceye değin ona (Kur'an'a) imân etmezler.

– Ömer Nasuhi Bilmen

فَيَأۡتِيَهُم بَغۡتَةٗ وَهُمۡ لَا يَشۡعُرُونَ ٢٠٢

Artık (o azap) onlara hiç farkedemez bir haldeler iken ansızın geliverir.

– Ömer Nasuhi Bilmen

فَيَقُولُواْ هَلۡ نَحۡنُ مُنظَرُونَ ٢٠٣

İmdi derler ki: «Biz mühlet verilmişlerden miyiz?»

– Ömer Nasuhi Bilmen

AYARLAR
Okuyucu

Yazı Boyutu


00:00
00:00