بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
وَٱلسَّمَآءِ وَمَا بَنَىٰهَا ٥
ve göğe ve onu binâ edene
Göğe ve onu yapana,
Göğe ve onu bina edene andolsun,
وَٱلۡأَرۡضِ وَمَا طَحَىٰهَا ٦
ve yere ve onu döşeyene
Yere ve onu yayana.
Yere ve onu yayıp döşeyene andolsun,
وَنَفۡسٖ وَمَا سَوَّىٰهَا ٧
ve bir nefse ve onu düzenleyene
Kişiye ve onu şekillendirene,
Nefse ve onu düzgün bir biçimde şekillendirip ona kötülük duygusunu ve takvasını (kötülükten sakınma yeteneğini) ilham edene andolsun ki, nefsini arındıran kurtuluşa ermiştir.
فَأَلۡهَمَهَا فُجُورَهَا وَتَقۡوَىٰهَا ٨
sonra da ona bozukluğunu ve korunmasını ilham eyleyene ki
Sonra da ona iyilik ve kötülük kabiliyeti verene andolsun ki,
Nefse ve onu düzgün bir biçimde şekillendirip ona kötülük duygusunu ve takvasını (kötülükten sakınma yeteneğini) ilham edene andolsun ki, nefsini arındıran kurtuluşa ermiştir.
قَدۡ أَفۡلَحَ مَن زَكَّىٰهَا ٩
gerçek felah bulmuştur onu temizlikle parlatan
Kendini arıtan saadete ermiştir.
Nefse ve onu düzgün bir biçimde şekillendirip ona kötülük duygusunu ve takvasını (kötülükten sakınma yeteneğini) ilham edene andolsun ki, nefsini arındıran kurtuluşa ermiştir.
وَقَدۡ خَابَ مَن دَسَّىٰهَا ١٠
ve ziyan etmiştir onu kirletip gömen.
Kendini fenalıklara gömen kimse de ziyana uğramıştır.
Onu kötülüklere gömüp kirleten kimse de ziyana uğramıştır.
كَذَّبَتۡ ثَمُودُ بِطَغۡوَىٰهَآ ١١
Semûd inanmadı azgınlığından
Semud kavmi azgınlığı yüzünden Hakkı yalanladı.
Semûd kavmi, azgınlığı sebebiyle yalanladı.
إِذِ ٱنۢبَعَثَ أَشۡقَىٰهَا ١٢
o en yaramazları fırladığı zaman
İçinden azgını ileri atılınca
Hani onların en bedbaht olanı (fesat çıkarmak için) ileri atılmıştı.
فَقَالَ لَهُمۡ رَسُولُ ٱللَّهِ نَاقَةَ ٱللَّهِ وَسُقۡيَٰهَا ١٣
ki o vakit demişti onlara Allah’ın resûlü: “Gözetin Allah’ın nâkasını ve sulanışını”.
Allah'ın elçisi onlara: 'Allah'ın devesine ve onun su içme hakkına dokunmayın' dedi.
Allah'ın Resülü de onlara şöyle demişti: "Allah'ın devesini ve onun su içme hakkını koruyun."
فَكَذَّبُوهُ فَعَقَرُوهَا فَدَمۡدَمَ عَلَيۡهِمۡ رَبُّهُم بِذَنۢبِهِمۡ فَسَوَّىٰهَا ١٤
Fakat inanmadılar ona da devirdiler onu. Âlemlerin Rabbi de günahlarını başlarına geçiri geçiriverdi de o yeri düzleyiverdi.
Onu yalanladılar, deveyi kestiler. Rabbleri de, günahları yüzünden azabı başlarına geçirdi, orayı dümdüz etti.
Fakat onlar, onu yalanladılar ve deveyi boğazladılar. Bunun üzerine Rableri, suçlarından dolayı onları helak etti ve kendilerini yerle bir etti.
وَلَا يَخَافُ عُقۡبَٰهَا ١٥
Öyle ya, o sonundan korkacak değil ki.
Allah bu işin sonundan korkmaz.
Allah, bunun sonucundan çekinmez de!