بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
وَٱلَّيۡلِ إِذَا يَغۡشَىٰهَا ٤
(4-5) Ve güneşi örtüp ışıklığını gideren geceye. Ve göğe ve onu bina edene.
وَٱلسَّمَآءِ وَمَا بَنَىٰهَا ٥
(4-5) Ve güneşi örtüp ışıklığını gideren geceye. Ve göğe ve onu bina edene.
وَٱلۡأَرۡضِ وَمَا طَحَىٰهَا ٦
(6-7) Ve yere ve onu yayıp döşeyene. Ve nefse ve onu düzeltmiş olana.
وَنَفۡسٖ وَمَا سَوَّىٰهَا ٧
(6-7) Ve yere ve onu yayıp döşeyene. Ve nefse ve onu düzeltmiş olana.
فَأَلۡهَمَهَا فُجُورَهَا وَتَقۡوَىٰهَا ٨
Sonra da ona günahını ve takvâsını ilham etmiş olana (andolsun ki),
قَدۡ أَفۡلَحَ مَن زَكَّىٰهَا ٩
(9-10) Nefsini temizlemiş olan şüphe yok ki, felâha ermiştir. Ve muhakkak ki, nefsini noksana düşüren de hüsrâna uğramıştır.
وَقَدۡ خَابَ مَن دَسَّىٰهَا ١٠
(9-10) Nefsini temizlemiş olan şüphe yok ki, felâha ermiştir. Ve muhakkak ki, nefsini noksana düşüren de hüsrâna uğramıştır.
كَذَّبَتۡ ثَمُودُ بِطَغۡوَىٰهَآ ١١
(11-12) Semûd kavmi azgınlığı sebebiyle (Peygamberlerini) tekzîp etmişti. Onların en şâkisi ayaklandığı zaman.
إِذِ ٱنۢبَعَثَ أَشۡقَىٰهَا ١٢
(11-12) Semûd kavmi azgınlığı sebebiyle (Peygamberlerini) tekzîp etmişti. Onların en şâkisi ayaklandığı zaman.
فَقَالَ لَهُمۡ رَسُولُ ٱللَّهِ نَاقَةَ ٱللَّهِ وَسُقۡيَٰهَا ١٣
(13-14) Onlara Allah'ın Resûlü demişti ki: «Allah'ın dişi devesine ve onun sulanışına (dokunmayınız).» Fakat O'nu yalancı saydılar, deveyi boğazladılar. Artık onları günahları sebebiyle Rableri azap ile kuşattı da kendilerini müsavî bir ukûbete uğrattı.
فَكَذَّبُوهُ فَعَقَرُوهَا فَدَمۡدَمَ عَلَيۡهِمۡ رَبُّهُم بِذَنۢبِهِمۡ فَسَوَّىٰهَا ١٤
(13-14) Onlara Allah'ın Resûlü demişti ki: «Allah'ın dişi devesine ve onun sulanışına (dokunmayınız).» Fakat O'nu yalancı saydılar, deveyi boğazladılar. Artık onları günahları sebebiyle Rableri azap ile kuşattı da kendilerini müsavî bir ukûbete uğrattı.