037 surah

بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

لَّا يَسَّمَّعُونَ إِلَى ٱلۡمَلَإِ ٱلۡأَعۡلَىٰ وَيُقۡذَفُونَ مِن كُلِّ جَانِبٖ ٨

Onlar Mele-i Aʿlâ’yı dinleyemezler, tard için her taraftan sıkıya tutulurlar.

– Elmalılı Hamdi Yazır

O şeytanlar, yüce alemi (Mele-i A'la'yı) dinleyemezler; her yandan kendilerine mermi gibi yıldızlar atılır.

– Seyyid Kutub

Onlar, yüce topluluğu (ileri gelen melekler topluluğunu) dinleyemezler. Kovulmaları için her taraftan taşa tutulurlar. Onlar için sürekli bir azap da vardır.

– Diyanet İşleri

دُحُورٗاۖ وَلَهُمۡ عَذَابٞ وَاصِبٌ ٩

Ve onlara ayrılmaz bir azab vardır.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Kovulup atılırlar. Ve onlar için sürekli azap vardır.

– Seyyid Kutub

Onlar, yüce topluluğu (ileri gelen melekler topluluğunu) dinleyemezler. Kovulmaları için her taraftan taşa tutulurlar. Onlar için sürekli bir azap da vardır.

– Diyanet İşleri

إِلَّا مَنۡ خَطِفَ ٱلۡخَطۡفَةَ فَأَتۡبَعَهُۥ شِهَابٞ ثَاقِبٞ ١٠

Ancak bir çalıp çarpan, onun da peşine bir şihâb-ı sâkıb takılır.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ancak meleklerin konuşmalarından bir sözü kapan olursa, onu da delen ve yakan alevli yıldızlar takip eder.

– Seyyid Kutub

Ancak onlardan söz kapan olur. Onu da delip geçen bir alev izler (ve yok eder).

– Diyanet İşleri

فَٱسۡتَفۡتِهِمۡ أَهُمۡ أَشَدُّ خَلۡقًا أَم مَّنۡ خَلَقۡنَآۚ إِنَّا خَلَقۡنَٰهُم مِّن طِينٖ لَّازِبِۭ ١١

Şimdi sor onlara: Yaratılışça kendileri mi daha çetin yoksa Bizim yarattıklarımız mı? Biz kendilerini bir cıvık çamurdan yarattık.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Şimdi sor onlara; «Kendilerini yaratmak mı daha zordur, yoksa, Bizim yarattıklarımız mı?» Aslında biz kendilerini özlü ve yapışkan çamurdan yarattık.

– Seyyid Kutub

(Ey Muhammed!) Şimdi sen onlara sor: "Kendilerini yaratmak mı daha zor, yoksa yarattığımız diğer şeyleri yaratmak mı? Şüphesiz biz onları yapışkan bir çamurdan yarattık.

– Diyanet İşleri

بَلۡ عَجِبۡتَ وَيَسۡخَرُونَ ١٢

Fakat sen taaccüb ettin onlar eğleniyorlar.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ey Muhammed! Evet; sen onlara şaşıyorsun, onlar da seninle alay ediyorlar.

– Seyyid Kutub

Hayır, sen (onların haline) şaştın onlar ise alay ediyorlar.

– Diyanet İşleri

وَإِذَا ذُكِّرُواْ لَا يَذۡكُرُونَ ١٣

İhtar edildiklerinde de düşünmüyorlar.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Onlara öğüt verildiği vakit düşünüp öğüt almazlar.

– Seyyid Kutub

Kendilerine öğüt verildiği zaman öğüt almıyorlar.

– Diyanet İşleri

وَإِذَا رَأَوۡاْ ءَايَةٗ يَسۡتَسۡخِرُونَ ١٤

Bir mucize gördükleri vakit de eğlence yerine tutuyorlar.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Bir mucize görseler onunla alay ederler.

– Seyyid Kutub

Bir mucize gördükleri zaman onu alaya alıyorlar.

– Diyanet İşleri

وَقَالُوٓاْ إِنۡ هَٰذَآ إِلَّا سِحۡرٞ مُّبِينٌ ١٥

Ve “bu” diyorlar, “başka bir şey değil, apaçık bir sihir.

– Elmalılı Hamdi Yazır

«Bu apaçık büyüdür» derler.

– Seyyid Kutub

(Dediler ki:) "Bu bir büyüden başka bir şey değildir."

– Diyanet İşleri

أَءِذَا مِتۡنَا وَكُنَّا تُرَابٗا وَعِظَٰمًا أَءِنَّا لَمَبۡعُوثُونَ ١٦

Öldüğümüz ve bir toprakla bir yığın kemik olduğumuz vakit mi? Biz mi baʿs olunacakmışız?

– Elmalılı Hamdi Yazır

Yani biz öldüğümüz, toprak ve kemik olduğumuz zaman mı dirilecekmişiz?

– Seyyid Kutub

"Gerçekten biz, ölüp bir toprak ve kemik yığını haline geldikten sonra mı, biz mi tekrar diriltileceğiz?"

– Diyanet İşleri

أَوَءَابَآؤُنَا ٱلۡأَوَّلُونَ ١٧

Evvelki atalarımız da mı?”.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Bizden önceki atalarımızda mı dirilecek?

– Seyyid Kutub

"Önceden gelip geçmiş atalarımız da mı?"

– Diyanet İşleri

قُلۡ نَعَمۡ وَأَنتُمۡ دَٰخِرُونَ ١٨

De ki: “Evet, hem siz çok hor, hakir olarak”.

– Elmalılı Hamdi Yazır

De ki; «Evet, hem de hor ve hakir olarak dirileceksiniz.»

– Seyyid Kutub

De ki: "Evet, hem de siz aşağılanmış kimseler olarak (diriltileceksiniz)."

– Diyanet İşleri

AYARLAR
Okuyucu

Yazı Boyutu