037 surah

بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

أُوْلَٰٓئِكَ لَهُمۡ رِزۡقٞ مَّعۡلُومٞ ٤١

İşte bunlar için, (özellikleri) belli bir rızık vardır:

– Ali Fikri Yavuz

فَوَٰكِهُ وَهُم مُّكۡرَمُونَ ٤٢

Türlü meyvalar... Onlar hep ikram olunurlar;

– Ali Fikri Yavuz

فِي جَنَّٰتِ ٱلنَّعِيمِ ٤٣

Naîm Cennetlerinde,

– Ali Fikri Yavuz

عَلَىٰ سُرُرٖ مُّتَقَٰبِلِينَ ٤٤

Karşılıklı tahtlar üzerinde...

– Ali Fikri Yavuz

يُطَافُ عَلَيۡهِم بِكَأۡسٖ مِّن مَّعِينِۭ ٤٥

Göze şarabından dolu bir kadehle, (hizmet için) etraflarında dolaşılır.

– Ali Fikri Yavuz

بَيۡضَآءَ لَذَّةٖ لِّلشَّٰرِبِينَ ٤٦

Bembeyaz, içenlere lezzetli...

– Ali Fikri Yavuz

لَا فِيهَا غَوۡلٞ وَلَا هُمۡ عَنۡهَا يُنزَفُونَ ٤٧

Onu içmekte bir gaile yok ve onlar, ondan sarhoş da olmazlar.

– Ali Fikri Yavuz

وَعِندَهُمۡ قَٰصِرَٰتُ ٱلطَّرۡفِ عِينٞ ٤٨

Yanlarında, bakışlarını kocalarına hasretmiş iri gözlü hanımlar var.

– Ali Fikri Yavuz

كَأَنَّهُنَّ بَيۡضٞ مَّكۡنُونٞ ٤٩

Sanki onlar (tüylerle örtülü kalıb toz toprak değmiyen) berrak yumurtalar gibidirler.

– Ali Fikri Yavuz

فَأَقۡبَلَ بَعۡضُهُمۡ عَلَىٰ بَعۡضٖ يَتَسَآءَلُونَ ٥٠

Derken (cennet ehli olanlar) birbirleriyle konuşurlar.

– Ali Fikri Yavuz

قَالَ قَآئِلٞ مِّنۡهُمۡ إِنِّي كَانَ لِي قَرِينٞ ٥١

İçlerinden bir sözcü şöyle der: “- Gerçekten benim (dünyada) bir arkadaşım vardı.

– Ali Fikri Yavuz

AYARLAR
Okuyucu

Yazı Boyutu