037 surah

بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

فَأَغۡوَيۡنَٰكُمۡ إِنَّا كُنَّا غَٰوِينَ ٣٢

“Evet biz sizi kışkırttık, çünkü biz azgındık”.

– Elmalılı Hamdi Yazır

«Çünkü biz sizi baştan çıkardık. Zira biz de azgın kimselerdik.»

– Seyyid Kutub

"Evet, biz sizi saptırdık. Çünkü biz de sapkın kimselerdik."

– Diyanet İşleri

فَإِنَّهُمۡ يَوۡمَئِذٖ فِي ٱلۡعَذَابِ مُشۡتَرِكُونَ ٣٣

O hâlde hepsi o gün azabda müşterektirler.

– Elmalılı Hamdi Yazır

O gün hepsi azapta birleşirler.

– Seyyid Kutub

Artık onlar o gün azapta ortaktırlar

– Diyanet İşleri

إِنَّا كَذَٰلِكَ نَفۡعَلُ بِٱلۡمُجۡرِمِينَ ٣٤

İşte biz mücrimlere böyle yaparız.

– Elmalılı Hamdi Yazır

İşte biz, suçlulara böyle yaparız.

– Seyyid Kutub

İşte biz suçlulara böyle yaparız.

– Diyanet İşleri

إِنَّهُمۡ كَانُوٓاْ إِذَا قِيلَ لَهُمۡ لَآ إِلَٰهَ إِلَّا ٱللَّهُ يَسۡتَكۡبِرُونَ ٣٥

Çünkü onlar Lâ ilâhe illallah denildiği zaman kafa tutuyorlardı.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Çünkü onlara 'Allah'dan başka ilah yoktur' denildiği zaman büyüklük taslarlardı.

– Seyyid Kutub

Çünkü onlar, kendilerine, "Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur" denildiği zaman inanmayıp büyüklük taslıyorlardı.

– Diyanet İşleri

وَيَقُولُونَ أَئِنَّا لَتَارِكُوٓاْ ءَالِهَتِنَا لِشَاعِرٖ مَّجۡنُونِۭ ٣٦

Ve “hiç biz bir mecnun şair için ilâhlarımızı bırakır mıyız?” diyorlardı.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Deli bir şair için tanrılarımızı mı bırakalım? derlerdi.

– Seyyid Kutub

"Biz, deli bir şair için ilahlarımızı mı terk edeceğiz?" diyorlardı.

– Diyanet İşleri

بَلۡ جَآءَ بِٱلۡحَقِّ وَصَدَّقَ ٱلۡمُرۡسَلِينَ ٣٧

Hayır, o hak ile geldi ve bütün peygamberleri tasdik eyledi.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Hayır! O gerçeği getirmiş ve peygamberleri de doğrulamıştı.

– Seyyid Kutub

Hayır, öyle değil. O, hakkı getirmiş, (önceki) peygamberleri de tasdik etmiştir.

– Diyanet İşleri

إِنَّكُمۡ لَذَآئِقُواْ ٱلۡعَذَابِ ٱلۡأَلِيمِ ٣٨

Elbette siz o elîm azâbı tadacaksınız.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Şüphesiz siz can yakıcı azabı tadacaksınız.

– Seyyid Kutub

Şüphesiz siz mutlaka elem dolu azabı tadacaksınız.

– Diyanet İşleri

وَمَا تُجۡزَوۡنَ إِلَّا مَا كُنتُمۡ تَعۡمَلُونَ ٣٩

Maʿamâfîh başka değil, hep yaptığınız amellerinizle cezâlanacaksınız.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Sadece yaptığınız işlerle cezalandırılıyorsunuz.

– Seyyid Kutub

Siz ancak işlediklerinizin karşılığı ile cezalandırılırsınız.

– Diyanet İşleri

إِلَّا عِبَادَ ٱللَّهِ ٱلۡمُخۡلَصِينَ ٤٠

Müstesnâ ancak Allah’ın ihlâs verilmiş kulları.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ancak Allah'a gönülden bağlı kulları bu cezanın dışındadır.

– Seyyid Kutub

Ancak Allah'ın halis kulları başka.

– Diyanet İşleri

أُوْلَٰٓئِكَ لَهُمۡ رِزۡقٞ مَّعۡلُومٞ ٤١

Onlar için bir “mâlum rızık” var.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Onlar için bilinen rızık vardır.

– Seyyid Kutub

İşte onlar için belli bir rızık, meyveler vardır. Onlar ikram gören kimselerdir.

– Diyanet İşleri

فَوَٰكِهُ وَهُم مُّكۡرَمُونَ ٤٢

Meyveler, ve onlar hep ikram olunurlar

– Elmalılı Hamdi Yazır

Çeşit çeşit meyveler vardır.

– Seyyid Kutub

İşte onlar için belli bir rızık, meyveler vardır. Onlar ikram gören kimselerdir.

– Diyanet İşleri

AYARLAR
Okuyucu

Yazı Boyutu