بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
فَٱلزَّٰجِرَٰتِ زَجۡرٗا ٢
(1-2) (İbadet için) Saflar bağlayanlar hakkı için. (Fenalıklardan) Nehy ve men edenler hakkı için.
فَٱلتَّٰلِيَٰتِ ذِكۡرًا ٣
(3-4) Kur'an'ı tilâvet edenler hakkı için. Şüphe yok ki, sizin ilahınız birdir.
إِنَّ إِلَٰهَكُمۡ لَوَٰحِدٞ ٤
(3-4) Kur'an'ı tilâvet edenler hakkı için. Şüphe yok ki, sizin ilahınız birdir.
رَّبُّ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِ وَمَا بَيۡنَهُمَا وَرَبُّ ٱلۡمَشَٰرِقِ ٥
(O) göklerin ve yerin, bunların arasındakilerin Rabbidir ve maşrıkların Rabbidir.
إِنَّا زَيَّنَّا ٱلسَّمَآءَ ٱلدُّنۡيَا بِزِينَةٍ ٱلۡكَوَاكِبِ ٦
(6-7) Muhakkak ki, Biz yakın olan göğü ziynet ile yıldızlar ile bezedik. Ve hem her isyankar şeytandan muhafaza ettik.
وَحِفۡظٗا مِّن كُلِّ شَيۡطَٰنٖ مَّارِدٖ ٧
(6-7) Muhakkak ki, Biz yakın olan göğü ziynet ile yıldızlar ile bezedik. Ve hem her isyankar şeytandan muhafaza ettik.
لَّا يَسَّمَّعُونَ إِلَى ٱلۡمَلَإِ ٱلۡأَعۡلَىٰ وَيُقۡذَفُونَ مِن كُلِّ جَانِبٖ ٨
Onlar en yüksek bir cemaati (sözlerine kulak vererek) dinleyemezler ve her taraftan kovulup atılırlar.
دُحُورٗاۖ وَلَهُمۡ عَذَابٞ وَاصِبٌ ٩
Bir uzaklaştırılma ile uzaklaştırılmış (olurlar) ve onlar için bir daimi azap da vardır.
إِلَّا مَنۡ خَطِفَ ٱلۡخَطۡفَةَ فَأَتۡبَعَهُۥ شِهَابٞ ثَاقِبٞ ١٠
Ancak bir çalıp çarpan müstesna. Ona da hemen bir parça ateş parçası ulaşıverir.
فَٱسۡتَفۡتِهِمۡ أَهُمۡ أَشَدُّ خَلۡقًا أَم مَّنۡ خَلَقۡنَآۚ إِنَّا خَلَقۡنَٰهُم مِّن طِينٖ لَّازِبِۭ ١١
İmdi onlara soruver. Onlar mı yaradılışca daha kuvvetli, yoksa Bizim (sair) yaratmış olduklarımız mı? Şüphe yok ki, Biz onları yapışkan bir çamurdan yarattık.
بَلۡ عَجِبۡتَ وَيَسۡخَرُونَ ١٢
(12-14) Evet. Sen taaccüp ettin. Onlar ise istihzâda bulunurlar. Ve onlara nasihat verildiği zaman, düşünüp nasihat kabul etmezler. Ve bir mûcize gördükleri vakit de onunla istihzâ eder dururlar.