بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
فَٱلزَّٰجِرَٰتِ زَجۡرٗا ٢
O haykırıp da sürenlere
Önlerindekini sürdükçe sürenlere
Saf bağlayıp duranlara, haykırarak sevk edenlere ve zikri (Allah'ın kelâmını) okuyanlara andolsun ki, sizin ilahınız gerçekten bir tek ilahtır.
فَٱلتَّٰلِيَٰتِ ذِكۡرًا ٣
ve o yolda zikr okuyanlara
Zikir okuyanlara
Saf bağlayıp duranlara, haykırarak sevk edenlere ve zikri (Allah'ın kelâmını) okuyanlara andolsun ki, sizin ilahınız gerçekten bir tek ilahtır.
إِنَّ إِلَٰهَكُمۡ لَوَٰحِدٞ ٤
ki ilâhınız birdir sizin.
Ki, ilahınız birdir.
Saf bağlayıp duranlara, haykırarak sevk edenlere ve zikri (Allah'ın kelâmını) okuyanlara andolsun ki, sizin ilahınız gerçekten bir tek ilahtır.
رَّبُّ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِ وَمَا بَيۡنَهُمَا وَرَبُّ ٱلۡمَشَٰرِقِ ٥
Hep o göklerin yerin ve aralarındakilerin Rabbi ve bütün maşrıkların Rabbi.
Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabb'idir. Doğuların da Rabb'idir.
O, göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbidir. Doğuların da (Batıların da) Rabbidir.
إِنَّا زَيَّنَّا ٱلسَّمَآءَ ٱلدُّنۡيَا بِزِينَةٍ ٱلۡكَوَاكِبِ ٦
Bakınız Biz o dünyâ semâyı (o yakın göğü) bir ziynetle donattık: kevâkib.
Bize en yakın göğü, bir süsle ve yıldızlarla süsledik.
Biz en yakın göğü zinetlerle, yıldızlarla donattık.
وَحِفۡظٗا مِّن كُلِّ شَيۡطَٰنٖ مَّارِدٖ ٧
Hem mütemerrid ve her şeytandan koruduk.
Ve onu itaat etmeyen her şeytandan koruduk.
Onu itaatten çıkan her şeytandan koruduk.
لَّا يَسَّمَّعُونَ إِلَى ٱلۡمَلَإِ ٱلۡأَعۡلَىٰ وَيُقۡذَفُونَ مِن كُلِّ جَانِبٖ ٨
Onlar Mele-i Aʿlâ’yı dinleyemezler, tard için her taraftan sıkıya tutulurlar.
O şeytanlar, yüce alemi (Mele-i A'la'yı) dinleyemezler; her yandan kendilerine mermi gibi yıldızlar atılır.
Onlar, yüce topluluğu (ileri gelen melekler topluluğunu) dinleyemezler. Kovulmaları için her taraftan taşa tutulurlar. Onlar için sürekli bir azap da vardır.
دُحُورٗاۖ وَلَهُمۡ عَذَابٞ وَاصِبٌ ٩
Ve onlara ayrılmaz bir azab vardır.
Kovulup atılırlar. Ve onlar için sürekli azap vardır.
Onlar, yüce topluluğu (ileri gelen melekler topluluğunu) dinleyemezler. Kovulmaları için her taraftan taşa tutulurlar. Onlar için sürekli bir azap da vardır.
إِلَّا مَنۡ خَطِفَ ٱلۡخَطۡفَةَ فَأَتۡبَعَهُۥ شِهَابٞ ثَاقِبٞ ١٠
Ancak bir çalıp çarpan, onun da peşine bir şihâb-ı sâkıb takılır.
Ancak meleklerin konuşmalarından bir sözü kapan olursa, onu da delen ve yakan alevli yıldızlar takip eder.
Ancak onlardan söz kapan olur. Onu da delip geçen bir alev izler (ve yok eder).
فَٱسۡتَفۡتِهِمۡ أَهُمۡ أَشَدُّ خَلۡقًا أَم مَّنۡ خَلَقۡنَآۚ إِنَّا خَلَقۡنَٰهُم مِّن طِينٖ لَّازِبِۭ ١١
Şimdi sor onlara: Yaratılışça kendileri mi daha çetin yoksa Bizim yarattıklarımız mı? Biz kendilerini bir cıvık çamurdan yarattık.
Şimdi sor onlara; «Kendilerini yaratmak mı daha zordur, yoksa, Bizim yarattıklarımız mı?» Aslında biz kendilerini özlü ve yapışkan çamurdan yarattık.
(Ey Muhammed!) Şimdi sen onlara sor: "Kendilerini yaratmak mı daha zor, yoksa yarattığımız diğer şeyleri yaratmak mı? Şüphesiz biz onları yapışkan bir çamurdan yarattık.
بَلۡ عَجِبۡتَ وَيَسۡخَرُونَ ١٢
Fakat sen taaccüb ettin onlar eğleniyorlar.
Ey Muhammed! Evet; sen onlara şaşıyorsun, onlar da seninle alay ediyorlar.
Hayır, sen (onların haline) şaştın onlar ise alay ediyorlar.