بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

فَأۡتُواْ بِكِتَٰبِكُمۡ إِن كُنتُمۡ صَٰدِقِينَ ١٥٧

«Haydi, eğer siz sâdıklar iseniz kitabınızı getiriveriniz.»

– Ömer Nasuhi Bilmen

وَجَعَلُواْ بَيۡنَهُۥ وَبَيۡنَ ٱلۡجِنَّةِ نَسَبٗاۚ وَلَقَدۡ عَلِمَتِ ٱلۡجِنَّةُ إِنَّهُمۡ لَمُحۡضَرُونَ ١٥٨

Ve bir de O'nunla cinler arasında bir neseb (iddiasında) bulundular. Andolsun ki, cinler bilmişlerdir ki, elbette onlar (cehenneme) ihzar edilmiş kimselerdir.

– Ömer Nasuhi Bilmen

سُبۡحَٰنَ ٱللَّهِ عَمَّا يَصِفُونَ ١٥٩

Allah Teâlâ, onların tavsif ettiklerinden münezzehtir.

– Ömer Nasuhi Bilmen

إِلَّا عِبَادَ ٱللَّهِ ٱلۡمُخۡلَصِينَ ١٦٠

Allah'ın ihlâsa nâil buyurmuş olduğu kulları müstesna. (onlar böyle bir tavsifte bulunmazlar).

– Ömer Nasuhi Bilmen

فَإِنَّكُمۡ وَمَا تَعۡبُدُونَ ١٦١

(161-162) Artık şüphe yok ki, siz ve ibadet ettiğiniz şeyler O'na karşı (kimseyi) fitneye düşürücüler değilsinizdir.

– Ömer Nasuhi Bilmen

مَآ أَنتُمۡ عَلَيۡهِ بِفَٰتِنِينَ ١٦٢

(161-162) Artık şüphe yok ki, siz ve ibadet ettiğiniz şeyler O'na karşı (kimseyi) fitneye düşürücüler değilsinizdir.

– Ömer Nasuhi Bilmen

إِلَّا مَنۡ هُوَ صَالِ ٱلۡجَحِيمِ ١٦٣

Ancak (kendisini) cehenneme saldıran kimse müstesna.

– Ömer Nasuhi Bilmen

وَمَا مِنَّآ إِلَّا لَهُۥ مَقَامٞ مَّعۡلُومٞ ١٦٤

Ve bizden ise bir kimse yoktur ki, illâ onun için bir malum makam vardır.

– Ömer Nasuhi Bilmen

وَإِنَّا لَنَحۡنُ ٱلصَّآفُّونَ ١٦٥

(165-166) Ve şüphe yok ki, bizleriz, elbette bizleriz, o saf beste olanlar. Ve muhakkak ki, bizleriz, o tesbih ediciler.

– Ömer Nasuhi Bilmen

وَإِنَّا لَنَحۡنُ ٱلۡمُسَبِّحُونَ ١٦٦

(165-166) Ve şüphe yok ki, bizleriz, elbette bizleriz, o saf beste olanlar. Ve muhakkak ki, bizleriz, o tesbih ediciler.

– Ömer Nasuhi Bilmen

وَإِن كَانُواْ لَيَقُولُونَ ١٦٧

(167-169) Ve elbette ki, (kâfirler, evvelce) diyorlardı ki: «Eğer bizim yanımızda evvelkilerden bir kitap bulunmuş olsa idi. Elbette ki, biz Allah'ın ihlâsa nâil olmuş kullarından olur idik.»

– Ömer Nasuhi Bilmen

AYARLAR
Okuyucu

Yazı Boyutu


00:00
00:00