بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

أَمۡ خَلَقۡنَا ٱلۡمَلَٰٓئِكَةَ إِنَٰثٗا وَهُمۡ شَٰهِدُونَ ١٥٠

(149-150) Şimdi onlara sor, «Rabbin için kızlar ve onlar içinse oğullar mı var? Yoksa melekleri dişiler olarak mı yarattık? Onlar da şahitler mi idiler?»

– Ömer Nasuhi Bilmen

أَلَآ إِنَّهُم مِّنۡ إِفۡكِهِمۡ لَيَقُولُونَ ١٥١

(151-152) Agâh ol, şüphe yok ki, onlar iftiralarından dolayı elbette derler ki; «Allah doğurdu!» Ve şüphe yok ki, onlar elbette yalancı kimselerdir.

– Ömer Nasuhi Bilmen

وَلَدَ ٱللَّهُ وَإِنَّهُمۡ لَكَٰذِبُونَ ١٥٢

(151-152) Agâh ol, şüphe yok ki, onlar iftiralarından dolayı elbette derler ki; «Allah doğurdu!» Ve şüphe yok ki, onlar elbette yalancı kimselerdir.

– Ömer Nasuhi Bilmen

أَصۡطَفَى ٱلۡبَنَاتِ عَلَى ٱلۡبَنِينَ ١٥٣

Kızları oğullar üzerine tercih mi etmiş?

– Ömer Nasuhi Bilmen

مَا لَكُمۡ كَيۡفَ تَحۡكُمُونَ ١٥٤

«Size ne oluyor? Nasıl hükmediyorsunuz?»

– Ömer Nasuhi Bilmen

أَفَلَا تَذَكَّرُونَ ١٥٥

«Hiç düşünüvermez misiniz?»

– Ömer Nasuhi Bilmen

أَمۡ لَكُمۡ سُلۡطَٰنٞ مُّبِينٞ ١٥٦

«Yoksa sizin için apaçık bir hüccet mi var?»

– Ömer Nasuhi Bilmen

فَأۡتُواْ بِكِتَٰبِكُمۡ إِن كُنتُمۡ صَٰدِقِينَ ١٥٧

«Haydi, eğer siz sâdıklar iseniz kitabınızı getiriveriniz.»

– Ömer Nasuhi Bilmen

وَجَعَلُواْ بَيۡنَهُۥ وَبَيۡنَ ٱلۡجِنَّةِ نَسَبٗاۚ وَلَقَدۡ عَلِمَتِ ٱلۡجِنَّةُ إِنَّهُمۡ لَمُحۡضَرُونَ ١٥٨

Ve bir de O'nunla cinler arasında bir neseb (iddiasında) bulundular. Andolsun ki, cinler bilmişlerdir ki, elbette onlar (cehenneme) ihzar edilmiş kimselerdir.

– Ömer Nasuhi Bilmen

سُبۡحَٰنَ ٱللَّهِ عَمَّا يَصِفُونَ ١٥٩

Allah Teâlâ, onların tavsif ettiklerinden münezzehtir.

– Ömer Nasuhi Bilmen

إِلَّا عِبَادَ ٱللَّهِ ٱلۡمُخۡلَصِينَ ١٦٠

Allah'ın ihlâsa nâil buyurmuş olduğu kulları müstesna. (onlar böyle bir tavsifte bulunmazlar).

– Ömer Nasuhi Bilmen

AYARLAR
Okuyucu

Yazı Boyutu


00:00
00:00