بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

فَٱسۡتَفۡتِهِمۡ أَهُمۡ أَشَدُّ خَلۡقًا أَم مَّنۡ خَلَقۡنَآۚ إِنَّا خَلَقۡنَٰهُم مِّن طِينٖ لَّازِبِۭ ١١

Şimdi sor onlara yaradılışca kendileri mi daha çetin yoksa bizim yarattıklarımız mı? Biz kendilerini bir cıvık çamurdan yarattık.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Şimdi sor onlara; «Kendilerini yaratmak mı daha zordur, yoksa, Bizim yarattıklarımız mı?» Aslında biz kendilerini özlü ve yapışkan çamurdan yarattık.

– Seyyid Kutub

(Ey Muhammed!) Şimdi sen onlara sor: “Kendilerini yaratmak mı daha zor, yoksa yarattığımız diğer şeyleri yaratmak mı?" Şüphesiz biz onları yapışkan bir çamurdan yarattık.

– Diyanet İşleri

بَلۡ عَجِبۡتَ وَيَسۡخَرُونَ ١٢

Fakat sen taaccüb ettin onlar eğleniyorlar.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ey Muhammed! Evet; sen onlara şaşıyorsun, onlar da seninle alay ediyorlar.

– Seyyid Kutub

Hayır, sen (onların hâline) şaştın, onlar ise alay ediyorlar.

– Diyanet İşleri

وَإِذَا ذُكِّرُواْ لَا يَذۡكُرُونَ ١٣

İhtar edildiklerinde de düşünmüyorlar.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Onlara öğüt verildiği vakit düşünüp öğüt almazlar.

– Seyyid Kutub

Kendilerine öğüt verildiği zaman öğüt almıyorlar.

– Diyanet İşleri

وَإِذَا رَأَوۡاْ ءَايَةٗ يَسۡتَسۡخِرُونَ ١٤

Bir mucize gördükleri vakit de eğlence yerine tutuyorlar.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Bir mucize görseler onunla alay ederler.

– Seyyid Kutub

Bir mucize gördükleri zaman onu alaya alıyorlar.

– Diyanet İşleri

وَقَالُوٓاْ إِنۡ هَٰذَآ إِلَّا سِحۡرٞ مُّبِينٌ ١٥

Ve, bu, diyorlar başka bir şey değil, apaçık bir sihir.

– Elmalılı Hamdi Yazır

«Bu apaçık büyüdür» derler.

– Seyyid Kutub

(Dediler ki:) “Bu bir büyüden başka bir şey değildir.”

– Diyanet İşleri

أَءِذَا مِتۡنَا وَكُنَّا تُرَابٗا وَعِظَٰمًا أَءِنَّا لَمَبۡعُوثُونَ ١٦

Öldüğümüz ve bir toprakla bir yığın kemik olduğumuz vakit mı? biz mi ba'solunacakmışız?

– Elmalılı Hamdi Yazır

Yani biz öldüğümüz, toprak ve kemik olduğumuz zaman mı dirilecekmişiz?

– Seyyid Kutub

“Gerçekten biz, ölüp bir toprak ve kemik yığını hâline geldikten sonra mı, biz mi tekrar diriltileceğiz?”

– Diyanet İşleri

أَوَءَابَآؤُنَا ٱلۡأَوَّلُونَ ١٧

Evvelki atalarımız da mı?

– Elmalılı Hamdi Yazır

Bizden önceki atalarımızda mı dirilecek?

– Seyyid Kutub

“Önceden gelip geçmiş atalarımız da mı?”

– Diyanet İşleri

قُلۡ نَعَمۡ وَأَنتُمۡ دَٰخِرُونَ ١٨

De ki: evet, hem siz çok hor, hakîr olarak.

– Elmalılı Hamdi Yazır

De ki; «Evet, hem de hor ve hakir olarak dirileceksiniz.»

– Seyyid Kutub

De ki: “Evet, hem de siz aşağılanmış kimseler olarak (diriltileceksiniz).”

– Diyanet İşleri

فَإِنَّمَا هِيَ زَجۡرَةٞ وَٰحِدَةٞ فَإِذَا هُمۡ يَنظُرُونَ ١٩

Çünkü o bir zorlu kumandadan ibarettir derhal gözleri açılıverir.

– Elmalılı Hamdi Yazır

O dirilme sahnesi korkunç bir çığlıktan ibarettir. Hemen o anda gözlerini birdenbire açıp etrafa bakacaklar.

– Seyyid Kutub

O ancak şiddetli bir sesten ibarettir. Bir de bakarsın ki onlar (diriltilmiş hazır) beklemektedirler.

– Diyanet İşleri

وَقَالُواْ يَٰوَيۡلَنَا هَٰذَا يَوۡمُ ٱلدِّينِ ٢٠

Eyvah bizlere derler bu o din günü.

– Elmalılı Hamdi Yazır

«Vah bize, bu ceza günüdür» derler.

– Seyyid Kutub

Şöyle diyecekler: “Vay başımıza gelene! Bu beklenen ceza günüdür.”

– Diyanet İşleri

هَٰذَا يَوۡمُ ٱلۡفَصۡلِ ٱلَّذِي كُنتُم بِهِۦ تُكَذِّبُونَ ٢١

Bu işte o sizin yalan dediğiniz fasıl günü.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Onlara «İşte bu yalanladığınız hüküm günüdür» denir.

– Seyyid Kutub

Onlara, “İşte bu, yalanlamakta olduğunuz hüküm ve ayırım günüdür” denilir.

– Diyanet İşleri

AYARLAR
Okuyucu

Yazı Boyutu