بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

وَإِذۡ قَالَ عِيسَى ٱبۡنُ مَرۡيَمَ يَٰبَنِيٓ إِسۡرَٰٓءِيلَ إِنِّي رَسُولُ ٱللَّهِ إِلَيۡكُم مُّصَدِّقٗا لِّمَا بَيۡنَ يَدَيَّ مِنَ ٱلتَّوۡرَىٰةِ وَمُبَشِّرَۢا بِرَسُولٖ يَأۡتِي مِنۢ بَعۡدِي ٱسۡمُهُۥٓ أَحۡمَدُۖ فَلَمَّا جَآءَهُم بِٱلۡبَيِّنَٰتِ قَالُواْ هَٰذَا سِحۡرٞ مُّبِينٞ ٦

Bir vakit ki Meryem'in oğlu İsa dedi ki: «Ey İsrailoğulları! Şüphe yok ki ben, benden önce olan Tevrat'ı tasdik edici ve benden sonra Ahmed isminde gelecek bir peygamber ile müjdeleyici olarak sizlere Allah'ın Resûlüyüm». Vaktâ ki onlara açık mûcizeler ile geldi. Dediler ki: «Bu apaçık bir sihirdir.»

– Ömer Nasuhi Bilmen

وَمَنۡ أَظۡلَمُ مِمَّنِ ٱفۡتَرَىٰ عَلَى ٱللَّهِ ٱلۡكَذِبَ وَهُوَ يُدۡعَىٰٓ إِلَى ٱلۡإِسۡلَٰمِۚ وَٱللَّهُ لَا يَهۡدِي ٱلۡقَوۡمَ ٱلظَّٰلِمِينَ ٧

O kimseden daha zalim kimdir ki, kendisi İslâm'a dâvet olunurken o, Allah'a karşı yalan yere iftirada bulunur. Allah ise zalimler olan kavmi doğru yola kavuşturmaz.

– Ömer Nasuhi Bilmen

يُرِيدُونَ لِيُطۡفِـُٔواْ نُورَ ٱللَّهِ بِأَفۡوَٰهِهِمۡ وَٱللَّهُ مُتِمُّ نُورِهِۦ وَلَوۡ كَرِهَ ٱلۡكَٰفِرُونَ ٨

(8-9) Allah'ın nûrunu ağızlarıyla söndürmek isterler, Allah ise nûrunu tamamlayıcıdır. Velev ki, kâfirler hoşlanmasınlar. O, o (Mabûd-u Kerîm)dir ki Peygamberini Kur'an ile ve hak din ile gönderdi. Onu her din üzerine yükseltmek için. Velev ki müşriklerin hoşuna gitmesin.

– Ömer Nasuhi Bilmen

هُوَ ٱلَّذِيٓ أَرۡسَلَ رَسُولَهُۥ بِٱلۡهُدَىٰ وَدِينِ ٱلۡحَقِّ لِيُظۡهِرَهُۥ عَلَى ٱلدِّينِ كُلِّهِۦ وَلَوۡ كَرِهَ ٱلۡمُشۡرِكُونَ ٩

(8-9) Allah'ın nûrunu ağızlarıyla söndürmek isterler, Allah ise nûrunu tamamlayıcıdır. Velev ki, kâfirler hoşlanmasınlar. O, o (Mabûd-u Kerîm)dir ki Peygamberini Kur'an ile ve hak din ile gönderdi. Onu her din üzerine yükseltmek için. Velev ki müşriklerin hoşuna gitmesin.

– Ömer Nasuhi Bilmen

يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ هَلۡ أَدُلُّكُمۡ عَلَىٰ تِجَٰرَةٖ تُنجِيكُم مِّنۡ عَذَابٍ أَلِيمٖ ١٠

Ey imân etmiş olanlar! Size bir ticaret üzerine rehberlik edeyim ki, sizi pek acılı bir azaptan kurtarır.

– Ömer Nasuhi Bilmen

تُؤۡمِنُونَ بِٱللَّهِ وَرَسُولِهِۦ وَتُجَٰهِدُونَ فِي سَبِيلِ ٱللَّهِ بِأَمۡوَٰلِكُمۡ وَأَنفُسِكُمۡۚ ذَٰلِكُمۡ خَيۡرٞ لَّكُمۡ إِن كُنتُمۡ تَعۡلَمُونَ ١١

Allah'a ve O'nun peygamberine imân edersiniz. Ve Allah'ın yolunda mallarınız ile ve nefisleriniz ile mücâhedede bulunursunuz. İşte bu, sizin için çok hayırlıdır. Eğer bilir kimseler oldu iseniz.

– Ömer Nasuhi Bilmen

يَغۡفِرۡ لَكُمۡ ذُنُوبَكُمۡ وَيُدۡخِلۡكُمۡ جَنَّٰتٖ تَجۡرِي مِن تَحۡتِهَا ٱلۡأَنۡهَٰرُ وَمَسَٰكِنَ طَيِّبَةٗ فِي جَنَّٰتِ عَدۡنٖۚ ذَٰلِكَ ٱلۡفَوۡزُ ٱلۡعَظِيمُ ١٢

Sizin için günahlarınızı yarlığar ve sizi altından ırmaklar akar cennetlere ve Adn cennetlerinde tertemiz konaklara girdirir. Bu ise en büyük bir kurtuluştur.

– Ömer Nasuhi Bilmen

وَأُخۡرَىٰ تُحِبُّونَهَاۖ نَصۡرٞ مِّنَ ٱللَّهِ وَفَتۡحٞ قَرِيبٞۗ وَبَشِّرِ ٱلۡمُؤۡمِنِينَ ١٣

Ve kendisini sevdiğiniz bir başka (nîmet de) vardır ki, o da Allah'tan bir nusrettir ve yakın bir fetihtir ve müminleri müjdele.

– Ömer Nasuhi Bilmen

يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ كُونُوٓاْ أَنصَارَ ٱللَّهِ كَمَا قَالَ عِيسَى ٱبۡنُ مَرۡيَمَ لِلۡحَوَارِيِّـۧنَ مَنۡ أَنصَارِيٓ إِلَى ٱللَّهِۖ قَالَ ٱلۡحَوَارِيُّونَ نَحۡنُ أَنصَارُ ٱللَّهِۖ فَـَٔامَنَت طَّآئِفَةٞ مِّنۢ بَنِيٓ إِسۡرَٰٓءِيلَ وَكَفَرَت طَّآئِفَةٞۖ فَأَيَّدۡنَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ عَلَىٰ عَدُوِّهِمۡ فَأَصۡبَحُواْ ظَٰهِرِينَ ١٤

Ey imân etmiş olanlar! Allah'ın yardımcıları olun, nasıl ki, Meryem'in oğlu İsa Havarîlere dedi ki: «Allah'a doğru benim yardımcılarım kimlerdir?» Havarîler de dedi ki: «Biz Allah'a yardımcılarız.» Sonra İsrailoğullarından bir zümre imân etti, bir tâife ise kâfir oldu. Sonra imân etmiş olanları, düşmanları üzerine teyid ettik, artık galipler olarak sabahladılar.

– Ömer Nasuhi Bilmen

AYARLAR
Okuyucu

Yazı Boyutu


00:00
00:00