013 surah

بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

۞ مَّثَلُ ٱلۡجَنَّةِ ٱلَّتِي وُعِدَ ٱلۡمُتَّقُونَۖ تَجۡرِي مِن تَحۡتِهَا ٱلۡأَنۡهَٰرُۖ أُكُلُهَا دَآئِمٞ وَظِلُّهَاۚ تِلۡكَ عُقۡبَى ٱلَّذِينَ ٱتَّقَواْۚ وَّعُقۡبَى ٱلۡكَٰفِرِينَ ٱلنَّارُ ٣٥

Muttakîlere vaadolunmuş olan cennetin vasfı, onun altından ırmaklar akar, yemişleri ve gölgeleri daimidir. İşte o, (cennet) ittikada bulunanların akıbetidir. Ve kâfirlerin akıbeti de ateştir.

– Ömer Nasuhi Bilmen

وَٱلَّذِينَ ءَاتَيۡنَٰهُمُ ٱلۡكِتَٰبَ يَفۡرَحُونَ بِمَآ أُنزِلَ إِلَيۡكَۖ وَمِنَ ٱلۡأَحۡزَابِ مَن يُنكِرُ بَعۡضَهُۥۚ قُلۡ إِنَّمَآ أُمِرۡتُ أَنۡ أَعۡبُدَ ٱللَّهَ وَلَآ أُشۡرِكَ بِهِۦٓۚ إِلَيۡهِ أَدۡعُواْ وَإِلَيۡهِ مَـَٔابِ ٣٦

Ve kendilerine kitap vermiş olduklarımız, sana indirilmiş olan ile sevinirler ve muhtelif tâifelerden öylesi de vardır ki, (o indirilmiş olanın) bazısını inkar ederler. De ki: «Ben ancak emrolundum ki, Allah'a ibadet edeyim ve O'na şerik koşmayayım. O'na dâvet ederim ve dönüşüm O'nadır.»

– Ömer Nasuhi Bilmen

وَكَذَٰلِكَ أَنزَلۡنَٰهُ حُكۡمًا عَرَبِيّٗاۚ وَلَئِنِ ٱتَّبَعۡتَ أَهۡوَآءَهُم بَعۡدَ مَا جَآءَكَ مِنَ ٱلۡعِلۡمِ مَا لَكَ مِنَ ٱللَّهِ مِن وَلِيّٖ وَلَا وَاقٖ ٣٧

Ve işte Biz onu (Kur'an'ı) Arapça bir hüküm olarak indirdik ve andolsun ki, eğer sana gelen ilmden sonra onların hevâlarına uyacak olursan senin için Allah'tan ne bir yardımcı vardır, ne de bir koruyucu.

– Ömer Nasuhi Bilmen

وَلَقَدۡ أَرۡسَلۡنَا رُسُلٗا مِّن قَبۡلِكَ وَجَعَلۡنَا لَهُمۡ أَزۡوَٰجٗا وَذُرِّيَّةٗۚ وَمَا كَانَ لِرَسُولٍ أَن يَأۡتِيَ بِـَٔايَةٍ إِلَّا بِإِذۡنِ ٱللَّهِۗ لِكُلِّ أَجَلٖ كِتَابٞ ٣٨

Andolsun ki senden evvel de peygamberler gönderdik, onlara da zevceler ve zürriyet verdik ve Allah'ın izni olmadıkça hiçbir peygamber için bir âyet getirmek kabil değildir. Ve bir müddet için bir yazılış vardır.

– Ömer Nasuhi Bilmen

يَمۡحُواْ ٱللَّهُ مَا يَشَآءُ وَيُثۡبِتُۖ وَعِندَهُۥٓ أُمُّ ٱلۡكِتَٰبِ ٣٩

Allah Teâlâ dilediğini mahveder ve isbat buyurur ve ana kitap O'nun nezdindedir.

– Ömer Nasuhi Bilmen

وَإِن مَّا نُرِيَنَّكَ بَعۡضَ ٱلَّذِي نَعِدُهُمۡ أَوۡ نَتَوَفَّيَنَّكَ فَإِنَّمَا عَلَيۡكَ ٱلۡبَلَٰغُ وَعَلَيۡنَا ٱلۡحِسَابُ ٤٠

Ve eğer onlara vaadettiğimizin bazısını sana göstersek de veya seni vefat ettirsek de, sana ait olan ancak tebliğdir. Bize ait olan da hesaptır.

– Ömer Nasuhi Bilmen

أَوَلَمۡ يَرَوۡاْ أَنَّا نَأۡتِي ٱلۡأَرۡضَ نَنقُصُهَا مِنۡ أَطۡرَافِهَاۚ وَٱللَّهُ يَحۡكُمُ لَا مُعَقِّبَ لِحُكۡمِهِۦۚ وَهُوَ سَرِيعُ ٱلۡحِسَابِ ٤١

Görmüyorlar mı ki, muhakkak Biz (kudretimizle) yeryüzünde teveccüh ediyor, onu etrafından eksiltiyoruz ve Allah Teâlâ hükmeder. O'nun hükmünü reddedecek yoktur ve o hesabı pek sür'atle görücüdür.

– Ömer Nasuhi Bilmen

وَقَدۡ مَكَرَ ٱلَّذِينَ مِن قَبۡلِهِمۡ فَلِلَّهِ ٱلۡمَكۡرُ جَمِيعٗاۖ يَعۡلَمُ مَا تَكۡسِبُ كُلُّ نَفۡسٖۗ وَسَيَعۡلَمُ ٱلۡكُفَّٰرُ لِمَنۡ عُقۡبَى ٱلدَّارِ ٤٢

Ve muhakkak ki, onlardan evvelkiler de desîselerde bulundular. Fakat bütün desîselerin (cezasını vermek) Allah'a aitir. Her kimsenin ne kazanacağını bilir. Ve o kâfirler de ileride bileceklerdir ki, bu yurdun akıbeti kimindir.

– Ömer Nasuhi Bilmen

وَيَقُولُ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ لَسۡتَ مُرۡسَلٗاۚ قُلۡ كَفَىٰ بِٱللَّهِ شَهِيدَۢا بَيۡنِي وَبَيۡنَكُمۡ وَمَنۡ عِندَهُۥ عِلۡمُ ٱلۡكِتَٰبِ ٤٣

Ve kâfir olanlar der ki: «Sen gönderilmiş bir peygamber değilsin.» De ki: «Benim aramla sizin aranızda şahit olarak Allah Teâlâ ve kendisinde kitaba bilgi bulunan (kimseler) kifâyet eder.»

– Ömer Nasuhi Bilmen

AYARLAR
Okuyucu

Yazı Boyutu