بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

لِّلرِّجَالِ نَصِيبٞ مِّمَّا تَرَكَ ٱلۡوَٰلِدَانِ وَٱلۡأَقۡرَبُونَ وَلِلنِّسَآءِ نَصِيبٞ مِّمَّا تَرَكَ ٱلۡوَٰلِدَانِ وَٱلۡأَقۡرَبُونَ مِمَّا قَلَّ مِنۡهُ أَوۡ كَثُرَۚ نَصِيبٗا مَّفۡرُوضٗا ٧

Ana-baba ve akrabanın (geriye) bıraktığı maldan erkeklere pay vardır. Kadınlara da, ana-baba ve akrabanın (geriye miras olarak) bıraktığı maldan pay vardır; (geriye kalan) o malın azından da çoğundan da (varisler için) takdir edilmiş birer pay...

– Ali Fikri Yavuz

وَإِذَا حَضَرَ ٱلۡقِسۡمَةَ أُوْلُواْ ٱلۡقُرۡبَىٰ وَٱلۡيَتَٰمَىٰ وَٱلۡمَسَٰكِينُ فَٱرۡزُقُوهُم مِّنۡهُ وَقُولُواْ لَهُمۡ قَوۡلٗا مَّعۡرُوفٗا ٨

Ölünün terikesi (mirası) bölünürken vereseden olmayıp ölüye yakınlığı bulunanlar, yetimler ve yoksullar hazır bulunurlarsa, gönüllerini almak için, o bölünen maldan kendilerine bir şey verin ve onlara güzel söz söyleyin.

– Ali Fikri Yavuz

وَلۡيَخۡشَ ٱلَّذِينَ لَوۡ تَرَكُواْ مِنۡ خَلۡفِهِمۡ ذُرِّيَّةٗ ضِعَٰفًا خَافُواْ عَلَيۡهِمۡ فَلۡيَتَّقُواْ ٱللَّهَ وَلۡيَقُولُواْ قَوۡلٗا سَدِيدًا ٩

Öldükten sonra geride, âciz ve küçük çocuklar bıraktıkları takdirde, gadra ve zulme uğrayacaklar diye endişe edenler, himayeleri altındaki yetimler hakkında da aynı korkuyu taşısınlar. Böylece Allah’dan sakınıp kendi evlâdları yerinde olan yetimler hakkında da gerçek ve doğru söz söylesinler.

– Ali Fikri Yavuz

إِنَّ ٱلَّذِينَ يَأۡكُلُونَ أَمۡوَٰلَ ٱلۡيَتَٰمَىٰ ظُلۡمًا إِنَّمَا يَأۡكُلُونَ فِي بُطُونِهِمۡ نَارٗاۖ وَسَيَصۡلَوۡنَ سَعِيرٗا ١٠

Yetimlerin mallarını zulmen (haksız olarak) yiyenler karınlarına ancak bir ateş yerler ve yakında alevli ateşe gireceklerdir.

– Ali Fikri Yavuz

يُوصِيكُمُ ٱللَّهُ فِيٓ أَوۡلَٰدِكُمۡۖ لِلذَّكَرِ مِثۡلُ حَظِّ ٱلۡأُنثَيَيۡنِۚ فَإِن كُنَّ نِسَآءٗ فَوۡقَ ٱثۡنَتَيۡنِ فَلَهُنَّ ثُلُثَا مَا تَرَكَۖ وَإِن كَانَتۡ وَٰحِدَةٗ فَلَهَا ٱلنِّصۡفُۚ وَلِأَبَوَيۡهِ لِكُلِّ وَٰحِدٖ مِّنۡهُمَا ٱلسُّدُسُ مِمَّا تَرَكَ إِن كَانَ لَهُۥ وَلَدٞۚ فَإِن لَّمۡ يَكُن لَّهُۥ وَلَدٞ وَوَرِثَهُۥٓ أَبَوَاهُ فَلِأُمِّهِ ٱلثُّلُثُۚ فَإِن كَانَ لَهُۥٓ إِخۡوَةٞ فَلِأُمِّهِ ٱلسُّدُسُۚ مِنۢ بَعۡدِ وَصِيَّةٖ يُوصِي بِهَآ أَوۡ دَيۡنٍۗ ءَابَآؤُكُمۡ وَأَبۡنَآؤُكُمۡ لَا تَدۡرُونَ أَيُّهُمۡ أَقۡرَبُ لَكُمۡ نَفۡعٗاۚ فَرِيضَةٗ مِّنَ ٱللَّهِۗ إِنَّ ٱللَّهَ كَانَ عَلِيمًا حَكِيمٗا ١١

Allah, evlâdınızın mirastaki durumu hakkında size şöyle emrediyor: Çocuklardan erkeğe, iki dişi payı kadar vardır. Eğer çocukların hepsi dişi olmak üzere ikiden fazla iseler onlara ölünün terk ettiği malın (terikenin) üçte ikisi ve eğer dişi tek ise onda yarısı var. Ölünün ana-babası için, eğer çocuğu varsa, her birine terikesinden altıda bir, fakat çocuğu yoksa ve ölüye yalnız ana ve babası varis oluyorsa, anasına üçte bir vardır. (Geriye kalan, babanın hakkıdır). Eğer ölenin kardeşleri varsa annesinin hissesi altıda birdir. (Bu hükümler), ölünün borcu ödenip, yaptığı vasiyyeti yerine getirildikten sonradır. Babalarınız ve oğullarınız, bilmezsiniz ki, dünya ve ahiret için hangisi size fayda bakımından daha yakındır. Bu hisseler, Allah’dan birer farîzedir. Allah veresenin derecelerini hakkıyla bilici ve onların hisselerini takdirde emir ve hükmedicidir.

– Ali Fikri Yavuz

۞ وَلَكُمۡ نِصۡفُ مَا تَرَكَ أَزۡوَٰجُكُمۡ إِن لَّمۡ يَكُن لَّهُنَّ وَلَدٞۚ فَإِن كَانَ لَهُنَّ وَلَدٞ فَلَكُمُ ٱلرُّبُعُ مِمَّا تَرَكۡنَۚ مِنۢ بَعۡدِ وَصِيَّةٖ يُوصِينَ بِهَآ أَوۡ دَيۡنٖۚ وَلَهُنَّ ٱلرُّبُعُ مِمَّا تَرَكۡتُمۡ إِن لَّمۡ يَكُن لَّكُمۡ وَلَدٞۚ فَإِن كَانَ لَكُمۡ وَلَدٞ فَلَهُنَّ ٱلثُّمُنُ مِمَّا تَرَكۡتُمۚ مِّنۢ بَعۡدِ وَصِيَّةٖ تُوصُونَ بِهَآ أَوۡ دَيۡنٖۗ وَإِن كَانَ رَجُلٞ يُورَثُ كَلَٰلَةً أَوِ ٱمۡرَأَةٞ وَلَهُۥٓ أَخٌ أَوۡ أُخۡتٞ فَلِكُلِّ وَٰحِدٖ مِّنۡهُمَا ٱلسُّدُسُۚ فَإِن كَانُوٓاْ أَكۡثَرَ مِن ذَٰلِكَ فَهُمۡ شُرَكَآءُ فِي ٱلثُّلُثِۚ مِنۢ بَعۡدِ وَصِيَّةٖ يُوصَىٰ بِهَآ أَوۡ دَيۡنٍ غَيۡرَ مُضَآرّٖۚ وَصِيَّةٗ مِّنَ ٱللَّهِۗ وَٱللَّهُ عَلِيمٌ حَلِيمٞ ١٢

Zevcelerinizin çocuğu yoksa geriye bıraktıkları malın yarısı sizindir. Eğer onların çocuğu varsa size, bıraktıkları maldan dörtte bir hisse vardır; fakat bu hisseler, yapacakları vasiyyeti ve borcu ödedikten sonradır. Eğer sizin çocuğunuz yoksa zevcelerinize, bıraktığınız maldan dörtte bir hisse ve eğer çocuğunuz varsa bıraktığınız maldan onlara sekizde bir var; ancak bu hüküm, yapacağınız vasiyyeti ve borcu ödedikten sonradır. Eğer bir erkek veya bir kadının, çocuğu ve babası bulunmadığı halde (Kelâle olarak) mirasına konuluyorsa ve onun ana bir erkek kardeş veya ana bir kız kardeşi bulunuyorsa (bu kardeşlerin) her birine altıda bir ve bu birden daha çoksalar, kız ve erkek üçte bir hissede eşit olarak ortaktırlar (Gerek vasiyyete, gerek borç ikrarında varislere) zarar vermek olmamalıdır. Bütün bu hükümler, Allah’dan bir vasiyyet ve emirdir. Allah alîmdir, hâlimdir.

– Ali Fikri Yavuz

تِلۡكَ حُدُودُ ٱللَّهِۚ وَمَن يُطِعِ ٱللَّهَ وَرَسُولَهُۥ يُدۡخِلۡهُ جَنَّٰتٖ تَجۡرِي مِن تَحۡتِهَا ٱلۡأَنۡهَٰرُ خَٰلِدِينَ فِيهَاۚ وَذَٰلِكَ ٱلۡفَوۡزُ ٱلۡعَظِيمُ ١٣

Yetim ve varisler hakkındaki bütün bu hükümler, Allah’ın şeriatı ve çizdiği sınırlarıdır. Kim Allah’a ve Peygamberine itaat ederse, Allah, onu ağaçları altından ırmaklar akar cennetlere koyar ki, orada ebedî olarak kalıcıdırlar. İşte bu, en büyük kurtuluş ve saadettir.

– Ali Fikri Yavuz

وَمَن يَعۡصِ ٱللَّهَ وَرَسُولَهُۥ وَيَتَعَدَّ حُدُودَهُۥ يُدۡخِلۡهُ نَارًا خَٰلِدٗا فِيهَا وَلَهُۥ عَذَابٞ مُّهِينٞ ١٤

Kim de Allah’a ve Peygamberine isyan eder, şeriat ve hükümlerini çiğneyip geçerse, onu da içinde ebedî olarak kalmak üzere ateşe koyar. Onun için rüsvay edici, aşağı düşürücü bir azap vardır.

– Ali Fikri Yavuz

وَٱلَّٰتِي يَأۡتِينَ ٱلۡفَٰحِشَةَ مِن نِّسَآئِكُمۡ فَٱسۡتَشۡهِدُواْ عَلَيۡهِنَّ أَرۡبَعَةٗ مِّنكُمۡۖ فَإِن شَهِدُواْ فَأَمۡسِكُوهُنَّ فِي ٱلۡبُيُوتِ حَتَّىٰ يَتَوَفَّىٰهُنَّ ٱلۡمَوۡتُ أَوۡ يَجۡعَلَ ٱللَّهُ لَهُنَّ سَبِيلٗا ١٥

Kadınlarınızdan zina edenlere karşı içinizden dört şahid getirin. Onlar şahidlik ederlerse bu kadınları ölüm yok edinceye, yahut Allah kendilerine çıkış için bir yol açıncaya kadar kendilerini evlerde hapsedin. (İslâmın bidâyetinde zina edenler böyle hapsedilirdi. Sonra Hazreti Peygamberin hadîs-i şerifleriyle zina eden bekârlara yüz kırbaç vurma, evlilere de recim “taşla öldürme” cezası verilerek hapis kaldırılmıştı.)

– Ali Fikri Yavuz

وَٱلَّذَانِ يَأۡتِيَٰنِهَا مِنكُمۡ فَـَٔاذُوهُمَاۖ فَإِن تَابَا وَأَصۡلَحَا فَأَعۡرِضُواْ عَنۡهُمَآۗ إِنَّ ٱللَّهَ كَانَ تَوَّابٗا رَّحِيمًا ١٦

Sizden zina edenlerin her ikisini de eziyetlendirin (döğün ve azarlayın). Eğer onlar tevbe edip islâh olursa, eziyet etmeyin. Allah tevbeleri ziyadesiyle kabul edicidir, çok esirgeyicidir. (Müfessirlere göre bu âyet-i kerimenin hükmü mensuhtur. (kaldırılmıştır). Bazılarına göre de, zina hakkında değil, livata yapanlar hakkında nâzil olmuştur. Bu itibarla zina işliyenlere dair esas hüküm şudur: Eğer ikisi de bekârsalar cezaları yalnız yüz kırbaç dayaktır. Evli iseler taşlamak suretiyle ölüm cezasıdır. Biri evli ve diğeri bekâr ise, evliye taşla öldürme, bekâra dayak cezası vardır.)

– Ali Fikri Yavuz

إِنَّمَا ٱلتَّوۡبَةُ عَلَى ٱللَّهِ لِلَّذِينَ يَعۡمَلُونَ ٱلسُّوٓءَ بِجَهَٰلَةٖ ثُمَّ يَتُوبُونَ مِن قَرِيبٖ فَأُوْلَٰٓئِكَ يَتُوبُ ٱللَّهُ عَلَيۡهِمۡۗ وَكَانَ ٱللَّهُ عَلِيمًا حَكِيمٗا ١٧

Ancak Allah’ın kabul edeceğini vaad buyurduğu tevbe, o kimseler içindir ki, bir cahillikle bir kabahat yaparlar da sonra çok geçmeden tevbe ederler, işte Allah bunların tevbelerini kabul buyurur. Allah ihlâsla tevbe edenleri hakkıyle bilicidir.

– Ali Fikri Yavuz

AYARLAR
Okuyucu

Yazı Boyutu


00:00
00:00