بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

وَأَنجَيۡنَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَكَانُواْ يَتَّقُونَ ٥٣

Halbuki iman edip de küfürden sakınanları kurtardık.

– Ali Fikri Yavuz

وَلُوطًا إِذۡ قَالَ لِقَوۡمِهِۦٓ أَتَأۡتُونَ ٱلۡفَٰحِشَةَ وَأَنتُمۡ تُبۡصِرُونَ ٥٤

Lût’a da peygamberlik verdik. Kavmine şöyle demişti: “- Gözünüz göre göre (bilerek) hâlâ o kötülüğü yapacak mısınız?

– Ali Fikri Yavuz

أَئِنَّكُمۡ لَتَأۡتُونَ ٱلرِّجَالَ شَهۡوَةٗ مِّن دُونِ ٱلنِّسَآءِۚ بَلۡ أَنتُمۡ قَوۡمٞ تَجۡهَلُونَ ٥٥

Gerçekten siz kadınları bırakıp şehvetle mutlaka erkeklere mi gideceksiniz? Doğrusu siz, ne yaptığınızı bilmez bir kavimsiniz.

– Ali Fikri Yavuz

۞ فَمَا كَانَ جَوَابَ قَوۡمِهِۦٓ إِلَّآ أَن قَالُوٓاْ أَخۡرِجُوٓاْ ءَالَ لُوطٖ مِّن قَرۡيَتِكُمۡۖ إِنَّهُمۡ أُنَاسٞ يَتَطَهَّرُونَ ٥٦

Buna karşı , kavminin cevabı ancak şu olmuştur: “- Lût âilesini memleketinizden çıkarın. Çünkü onlar (bizim yaptığımız işten son derece sakınıp) temizliğe gayret eden insanlardır.”

– Ali Fikri Yavuz

فَأَنجَيۡنَٰهُ وَأَهۡلَهُۥٓ إِلَّا ٱمۡرَأَتَهُۥ قَدَّرۡنَٰهَا مِنَ ٱلۡغَٰبِرِينَ ٥٧

Bunun üzerine biz de Lût’u ve âilesini kurtardık; ancak karısını geride kalanlardan (helâke uğrayanlardan) takdir ettik.

– Ali Fikri Yavuz

وَأَمۡطَرۡنَا عَلَيۡهِم مَّطَرٗاۖ فَسَآءَ مَطَرُ ٱلۡمُنذَرِينَ ٥٨

Onların üzerine öyle (taştan ibaret) bir yağmur yağdırdık ki!... O korkutulup da iman etmiyenlerin yağmuru ne kötüdür!...

– Ali Fikri Yavuz

قُلِ ٱلۡحَمۡدُ لِلَّهِ وَسَلَٰمٌ عَلَىٰ عِبَادِهِ ٱلَّذِينَ ٱصۡطَفَىٰٓۗ ءَآللَّهُ خَيۡرٌ أَمَّا يُشۡرِكُونَ ٥٩

Ey Rasûlüm de ki: Hamd olsun Allah’a, selâm olsun O’nun seçtiği peygamber kullarına... Allah mı hayırlı, yoksa (Mekke müşriklerinin ibadet edip Allah’a) ortak koştukları putlar mı?

– Ali Fikri Yavuz

أَمَّنۡ خَلَقَ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضَ وَأَنزَلَ لَكُم مِّنَ ٱلسَّمَآءِ مَآءٗ فَأَنۢبَتۡنَا بِهِۦ حَدَآئِقَ ذَاتَ بَهۡجَةٖ مَّا كَانَ لَكُمۡ أَن تُنۢبِتُواْ شَجَرَهَآۗ أَءِلَٰهٞ مَّعَ ٱللَّهِۚ بَلۡ هُمۡ قَوۡمٞ يَعۡدِلُونَ ٦٠

Yoksa, gökleri ve yeri yaratıp da sizin için gökten bir yağmur indiren mi? Bir su ki, biz onunla, sizin bir ağacını bitiremiyeceğiniz güzel manzaralı bağ ve bahçeler bitirmişizdir. Allah ile beraber bir ilâh mı var? Hayır, onlar hakdan ayrılan bir kavimdirler.

– Ali Fikri Yavuz

أَمَّن جَعَلَ ٱلۡأَرۡضَ قَرَارٗا وَجَعَلَ خِلَٰلَهَآ أَنۡهَٰرٗا وَجَعَلَ لَهَا رَوَٰسِيَ وَجَعَلَ بَيۡنَ ٱلۡبَحۡرَيۡنِ حَاجِزًاۗ أَءِلَٰهٞ مَّعَ ٱللَّهِۚ بَلۡ أَكۡثَرُهُمۡ لَا يَعۡلَمُونَ ٦١

Yoksa, arzı bir mesken yapıp da ortasından ırmaklar akıtan, ona âid sabit dağlar yaratan ve iki denizin ortasına (acı ve tatlı suları birbirine karışmamak için) bir engel koyan mı (hayırlı)? Allah ile beraber bir ilâh mı var? Hayır, onların çoğu tevhidi bilmezler.

– Ali Fikri Yavuz

أَمَّن يُجِيبُ ٱلۡمُضۡطَرَّ إِذَا دَعَاهُ وَيَكۡشِفُ ٱلسُّوٓءَ وَيَجۡعَلُكُمۡ خُلَفَآءَ ٱلۡأَرۡضِۗ أَءِلَٰهٞ مَّعَ ٱللَّهِۚ قَلِيلٗا مَّا تَذَكَّرُونَ ٦٢

Yoksa, sıkıntıya düşen kimse, dua ettiği zaman, onun duasını kabul edip fenalığı gideren, sizi yeryüzünün sakinleri kılan mı, (hayırlı)? Allah ile beraber bir ilâh mı var? Siz pek az düşünüyorsunuz.

– Ali Fikri Yavuz

أَمَّن يَهۡدِيكُمۡ فِي ظُلُمَٰتِ ٱلۡبَرِّ وَٱلۡبَحۡرِ وَمَن يُرۡسِلُ ٱلرِّيَٰحَ بُشۡرَۢا بَيۡنَ يَدَيۡ رَحۡمَتِهِۦٓۗ أَءِلَٰهٞ مَّعَ ٱللَّهِۚ تَعَٰلَى ٱللَّهُ عَمَّا يُشۡرِكُونَ ٦٣

Yoksa, (yola çıktığınız zaman) karaların ve denizlerin karanlıklarında size yol gösteren ve selâmete çıkaran, yağmurunun önünde rüzgârları müjdeci gönderen mi? Allah ile beraber bir ilâh mı var? Allah, onların (putperestlerin) ortak koştukları şeylerden çok yücedir, münezzehtir.

– Ali Fikri Yavuz

AYARLAR
Okuyucu

Yazı Boyutu


00:00
00:00