027 surah

بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

فَلَمَّا جَآءَتۡهُمۡ ءَايَٰتُنَا مُبۡصِرَةٗ قَالُواْ هَٰذَا سِحۡرٞ مُّبِينٞ ١٣

Bu suretle âyetlerimiz hakikati gözlerine sokarak vardığı vakit onlara “bu apaçık bir sihir” dediler.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Mucizelerimiz onların gözleri önüne serilince «Bu apaçık bir büyüdür» dediler.

– Seyyid Kutub

Nitekim âyetlerimiz kendilerine gerçeği gösterecek biçimde gelince, "Bu apaçık bir sihirdir" dediler.

– Diyanet İşleri

وَجَحَدُواْ بِهَا وَٱسۡتَيۡقَنَتۡهَآ أَنفُسُهُمۡ ظُلۡمٗا وَعُلُوّٗاۚ فَٱنظُرۡ كَيۡفَ كَانَ عَٰقِبَةُ ٱلۡمُفۡسِدِينَ ١٤

Ve nefisleri yakīn hâsıl ettiği hâlde mücerred zulm ü kibirden onlara cehûdluk ettiler, fakat bak o müfsidlerin âkıbeti nasıl oldu?

– Elmalılı Hamdi Yazır

Vicdanların kesinlikle doğru kabul ettiği bu mucizeleri gerçeği çiğneyerek ve küstahça burun kıvırarak inkâr ettiler. Gör bakalım, o bozguncuların sonu nice oldu?

– Seyyid Kutub

Kendileri de bunların hak olduklarını kesin olarak bildikleri halde sırf zalimliklerinden ve büyüklük taslamalarından ötürü onları inkar ettiler. Ama bozguncuların sonunun nasıl olduğuna bir bak!"

– Diyanet İşleri

وَلَقَدۡ ءَاتَيۡنَا دَاوُۥدَ وَسُلَيۡمَٰنَ عِلۡمٗاۖ وَقَالَا ٱلۡحَمۡدُ لِلَّهِ ٱلَّذِي فَضَّلَنَا عَلَىٰ كَثِيرٖ مِّنۡ عِبَادِهِ ٱلۡمُؤۡمِنِينَ ١٥

Şânım hakkı için Dâvûd’a ve Süleyman’a bir ilim verdik, ikisi de “hamd o Allah’a ki” dediler, “bizi mü’min kullarından birçoğunun üzerine tafdil buyurdu”.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Biz Davud'a ve Süleyman'a ilim verdik. Onlar da «Bizi birçok müslüman kulundan daha üstün kılan Allah'a hamd olsun» dediler.

– Seyyid Kutub

Andolsun! Biz Dâvûd'a ve Süleyman'a ilim verdik. Onlar, "Hamd, bizi mü'min kullarının bir çoğundan üstün kılan Allah'a mahsustur" dediler.

– Diyanet İşleri

وَوَرِثَ سُلَيۡمَٰنُ دَاوُۥدَۖ وَقَالَ يَٰٓأَيُّهَا ٱلنَّاسُ عُلِّمۡنَا مَنطِقَ ٱلطَّيۡرِ وَأُوتِينَا مِن كُلِّ شَيۡءٍۖ إِنَّ هَٰذَا لَهُوَ ٱلۡفَضۡلُ ٱلۡمُبِينُ ١٦

Ve Süleyman Dâvûd’a vâris olup “ey nâs” dedi, “bize mantıku’t-tayr (kuşdili) tâlim buyuruldu, hem bize her şeyden verildi. Şüphesiz ki bu her hâlde o fazl-ı mübîn”.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Süleyman, Davud'un yerine geçince dedi ki: «Ey insanlar, bize kuş dili öğretildi ve her şey bol bol verildi, kuşku yok ki, bu apaçık bir lütuftur.»

– Seyyid Kutub

Süleyman, Dâvûd'a varis oldu ve, "Ey insanlar, bize kuş dili öğretildi ve bize her şey verildi. Şüphesiz bu, apaçık bir lütuftur" dedi.

– Diyanet İşleri

وَحُشِرَ لِسُلَيۡمَٰنَ جُنُودُهُۥ مِنَ ٱلۡجِنِّ وَٱلۡإِنسِ وَٱلطَّيۡرِ فَهُمۡ يُوزَعُونَ ١٧

Hem Süleyman’a cinn ü ins ve tuyûrdan orduları toplandı, hep bunlar zabt u idare olunuyorlardı.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Süleyman'ın cinlerden, insanlardan ve kuşlardan oluşan ordusu toplanarak disiplinli bir halde biraraya gelerek, düzgün saflar halinde ve uygun adımlarla yürüyüşe geçti.

– Seyyid Kutub

Süleyman'ın, cinlerden, insanlardan ve kuşlardan meydana gelen orduları onun önünde toplandı. Hep birlikte düzenli olarak sevk ediliyorlardı.

– Diyanet İşleri

حَتَّىٰٓ إِذَآ أَتَوۡاْ عَلَىٰ وَادِ ٱلنَّمۡلِ قَالَتۡ نَمۡلَةٞ يَٰٓأَيُّهَا ٱلنَّمۡلُ ٱدۡخُلُواْ مَسَٰكِنَكُمۡ لَا يَحۡطِمَنَّكُمۡ سُلَيۡمَٰنُ وَجُنُودُهُۥ وَهُمۡ لَا يَشۡعُرُونَ ١٨

Hatta karınca deresi üzerine vardıklarında bir karınca şöyle dedi: “Ey karıncalar, haydin meskenlerinize girin, Süleyman ve ordusu sizi fark etmeyerek kırıp geçirmesin”.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ordu karınca vadisine vardığında ordudaki karıncalardan biri «Ey karıncalar yuvalarınıza giriniz ki, Süleyman ve ordusu farkında olmadan sizi çiğnemesin» dedi.

– Seyyid Kutub

Nihayet karınca vadisine geldikleri vakit bir karınca, "Ey karıncalar! Yuvalarınıza girin, Süleyman ve ordusu farkına varmadan sizi ezmesinler" dedi.

– Diyanet İşleri

فَتَبَسَّمَ ضَاحِكٗا مِّن قَوۡلِهَا وَقَالَ رَبِّ أَوۡزِعۡنِيٓ أَنۡ أَشۡكُرَ نِعۡمَتَكَ ٱلَّتِيٓ أَنۡعَمۡتَ عَلَيَّ وَعَلَىٰ وَٰلِدَيَّ وَأَنۡ أَعۡمَلَ صَٰلِحٗا تَرۡضَىٰهُ وَأَدۡخِلۡنِي بِرَحۡمَتِكَ فِي عِبَادِكَ ٱلصَّٰلِحِينَ ١٩

O da bunun sözünden gülercesine tebessüm etti de “yâ Rab!” dedi, “beni nefsime zâbıt kıl ki bana ve vâlideynime inʿâm buyurduğun nimetine şükredeyim ve râzı olacağın iyi bir amel yapayım ve beni rahmetinle sâlih kulların meyânına idhal buyur”.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Süleyman, karıncanın dediklerini işitince gülümseyerek dedi ki; «Ya Rabbi gerek bana ve gerekse ana babama bağışladığın nimetlere olanca gücümle şükretmemi ve hoşnut olacağın iyi işler yapmamı nasip eyle, rahmetinle beni iyi kullarının arasına kat.»

– Seyyid Kutub

Süleyman, onun bu sözüne tebessüm ile gülerek dedi ki: "Ey Rabbim! Beni; bana ve ana-babama verdiğin nimetlere şükretmeye ve razı olacağın salih ameller işlemeye sevk et ve beni rahmetinle salih kullarının arasına kat!"

– Diyanet İşleri

وَتَفَقَّدَ ٱلطَّيۡرَ فَقَالَ مَالِيَ لَآ أَرَى ٱلۡهُدۡهُدَ أَمۡ كَانَ مِنَ ٱلۡغَآئِبِينَ ٢٠

Bir de kuşları teftiş etti de “bana” dedi, “ne oluyor hüdhüdü görmüyorum? Yoksa gāiblere mi karıştı?

– Elmalılı Hamdi Yazır

Süleyman, ordusunun kuşlardan oluşan birliğini denetleyince dedi ki «Hüdhüd'ü niçin göremiyorum, yoksa burada değil mi?

– Seyyid Kutub

Süleyman kuşlara göz atıp yokladı ve şöyle dedi: "Hüdhüd'ü niçin göremiyorum? Yoksa kayıplara mı karıştı?"

– Diyanet İşleri

لَأُعَذِّبَنَّهُۥ عَذَابٗا شَدِيدًا أَوۡ لَأَاْذۡبَحَنَّهُۥٓ أَوۡ لَيَأۡتِيَنِّي بِسُلۡطَٰنٖ مُّبِينٖ ٢١

Elbette ona şiddetli bir azab ederim veya boynunu keserim, yahut da bana her hâlde açık, kuvvetli bir burhan getirir”.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Onu ya ağır bir cezaya çarptıracağım, ya keseceğim ya da bana mazeretini belgeleyen açık bir kanıt getirecek.

– Seyyid Kutub

"Bana (mazeretini gösteren) apaçık bir delil getirmedikçe kesinlikle onu ağır bir şekilde cezalandıracağım, ya da kafasını keseceğim."

– Diyanet İşleri

فَمَكَثَ غَيۡرَ بَعِيدٖ فَقَالَ أَحَطتُ بِمَا لَمۡ تُحِطۡ بِهِۦ وَجِئۡتُكَ مِن سَبَإِۭ بِنَبَإٖ يَقِينٍ ٢٢

Derken bekledi, çok geçmeden geldi, “ben” dedi, “senin ihâta etmediğin bir şey ihâta eyledim ve sana Sebe’den sağlam bir haber getirdim.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Hüdhüd çok geçmeden çıkagelerek dedi ki: «Senin bilmediğin bir şeyi öğrendim, sana Saba'dan çok önemli bir haber getirdim.»

– Seyyid Kutub

Derken Hüdhüd çok beklemedi, çıkageldi ve (Süleyman'a) şöyle dedi: "Senin bilmediğin bir şey öğrendim. Sebe'den sana sağlam bir haber getirdim."

– Diyanet İşleri

إِنِّي وَجَدتُّ ٱمۡرَأَةٗ تَمۡلِكُهُمۡ وَأُوتِيَتۡ مِن كُلِّ شَيۡءٖ وَلَهَا عَرۡشٌ عَظِيمٞ ٢٣

Çünkü ben bir kadın buldum, onlara meliklik ediyor, kendisine her şeyden verilmiş, azametli bir tahtı da var.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ben o yörenin halkını yöneten bir kadınla karşılaştım. Allah ona her şeyi vermiş, görkemli bir tahtı var.

– Seyyid Kutub

"Ben, onlara (Sebe halkına) hükümdarlık eden, kendisine her şeyden bolca verilmiş ve büyük bir tahtı olan bir kadın gördüm."

– Diyanet İşleri

AYARLAR
Okuyucu

Yazı Boyutu