بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
إِلَٰهُكُمۡ إِلَٰهٞ وَٰحِدٞۚ فَٱلَّذِينَ لَا يُؤۡمِنُونَ بِٱلۡأٓخِرَةِ قُلُوبُهُم مُّنكِرَةٞ وَهُم مُّسۡتَكۡبِرُونَ ٢٢
Sizin mabûdunuz, bir tek mabûddur. Ahirete imân etmeyenler ise onların kalpleri inkâr edicidir ve onlar kibirlenen kimselerdir.
لَا جَرَمَ أَنَّ ٱللَّهَ يَعۡلَمُ مَا يُسِرُّونَ وَمَا يُعۡلِنُونَۚ إِنَّهُۥ لَا يُحِبُّ ٱلۡمُسۡتَكۡبِرِينَ ٢٣
Şüphe yok ki, Allah Teâlâ onların neyi gizlediklerini ve neyi açıkladıklarını bilir. Muhakkak ki, O, kibirlenenleri sevmez.
وَإِذَا قِيلَ لَهُم مَّاذَآ أَنزَلَ رَبُّكُمۡ قَالُوٓاْ أَسَٰطِيرُ ٱلۡأَوَّلِينَ ٢٤
Ve onlara, «Rabbiniz ne indirdi?» denildiği vakit dediler ki: «Evvelkilerin masallarını.»
لِيَحۡمِلُوٓاْ أَوۡزَارَهُمۡ كَامِلَةٗ يَوۡمَ ٱلۡقِيَٰمَةِ وَمِنۡ أَوۡزَارِ ٱلَّذِينَ يُضِلُّونَهُم بِغَيۡرِ عِلۡمٍۗ أَلَا سَآءَ مَا يَزِرُونَ ٢٥
Onlar nihâyet Kıyamet günü kendi günahlarını kâmilen yüklenecekler ve bilgisizlikten dolayı sapıtmış oldukları kimselerin günahlarından bir kısmını da yükleneceklerdir. Dikkat et! Yüklenecekleri şey ne kadar fena!
قَدۡ مَكَرَ ٱلَّذِينَ مِن قَبۡلِهِمۡ فَأَتَى ٱللَّهُ بُنۡيَٰنَهُم مِّنَ ٱلۡقَوَاعِدِ فَخَرَّ عَلَيۡهِمُ ٱلسَّقۡفُ مِن فَوۡقِهِمۡ وَأَتَىٰهُمُ ٱلۡعَذَابُ مِنۡ حَيۡثُ لَا يَشۡعُرُونَ ٢٦
Muhakkak ki, onlardan evvelkiler de hilede (hud'ada) bulunmuşlardı. Nihâyet Allah Teâlâ'nın emri onların binalarının temellerine geldi de artık tavanları yukarılarından üzerlerine çöküverdi ve onlara azap anlayamadıkları bir cihetten gelivermişti.
ثُمَّ يَوۡمَ ٱلۡقِيَٰمَةِ يُخۡزِيهِمۡ وَيَقُولُ أَيۡنَ شُرَكَآءِيَ ٱلَّذِينَ كُنتُمۡ تُشَٰٓقُّونَ فِيهِمۡۚ قَالَ ٱلَّذِينَ أُوتُواْ ٱلۡعِلۡمَ إِنَّ ٱلۡخِزۡيَ ٱلۡيَوۡمَ وَٱلسُّوٓءَ عَلَى ٱلۡكَٰفِرِينَ ٢٧
Sonra Kıyamet gününde onları (Cenâb-ı Hak) rüsvay edecektir ve diyeceklerdir ki: Nerede o, (zû'münüzce) benim şeriklerim ki, siz onlardan dolayı (mü'minlere) muhalefette bulunur idiniz. Kendilerine ilim verilmiş olanlar da diyeceklerdir ki: Şüphe yok bütün mezellet, bütün kötülük bugün kâfirlerin üzerinedir.
ٱلَّذِينَ تَتَوَفَّىٰهُمُ ٱلۡمَلَٰٓئِكَةُ ظَالِمِيٓ أَنفُسِهِمۡۖ فَأَلۡقَوُاْ ٱلسَّلَمَ مَا كُنَّا نَعۡمَلُ مِن سُوٓءِۭۚ بَلَىٰٓۚ إِنَّ ٱللَّهَ عَلِيمُۢ بِمَا كُنتُمۡ تَعۡمَلُونَ ٢٨
O kimseler ki, kendi nefislerine zulmediciler oldukları halde onların ruhlarını melekler kabzedecektir. O vakit onlar, «Biz bir kötülük yapar olmadık,» diye teslimiyet göstereceklerdir. Hayır, şüphe yok ki Allah Teâlâ sizin ne yapar olduğunuzu bihakkın bilicidir.
فَٱدۡخُلُوٓاْ أَبۡوَٰبَ جَهَنَّمَ خَٰلِدِينَ فِيهَاۖ فَلَبِئۡسَ مَثۡوَى ٱلۡمُتَكَبِّرِينَ ٢٩
Artık giriniz cehennemin kapılarına içinde müebbet kalmak üzere. Artık mütekebbirlerin yurdu ne kadar fena!
۞ وَقِيلَ لِلَّذِينَ ٱتَّقَوۡاْ مَاذَآ أَنزَلَ رَبُّكُمۡۚ قَالُواْ خَيۡرٗاۗ لِّلَّذِينَ أَحۡسَنُواْ فِي هَٰذِهِ ٱلدُّنۡيَا حَسَنَةٞۚ وَلَدَارُ ٱلۡأٓخِرَةِ خَيۡرٞۚ وَلَنِعۡمَ دَارُ ٱلۡمُتَّقِينَ ٣٠
Ve ittikada bulunmuş olanlara denildi ki: «Rabbiniz hangi şeyi indirmiştir?» Dediler ki: «Hayrı...». Bu dünyada iyilik edenler için iyilik vardır ve ahiret yurdu ise elbette daha hayırlıdır ve muttakîlerin yurdu ise ne güzeldir.
جَنَّٰتُ عَدۡنٖ يَدۡخُلُونَهَا تَجۡرِي مِن تَحۡتِهَا ٱلۡأَنۡهَٰرُۖ لَهُمۡ فِيهَا مَا يَشَآءُونَۚ كَذَٰلِكَ يَجۡزِي ٱللَّهُ ٱلۡمُتَّقِينَ ٣١
And cennetleridir ki, ona gireceklerdir, altlarından ırmaklar akar. Ve onlar için orada istedikleri vardır. İşte Allah Teâlâ muttakîleri böylece mükâfaatlandırır.
ٱلَّذِينَ تَتَوَفَّىٰهُمُ ٱلۡمَلَٰٓئِكَةُ طَيِّبِينَ يَقُولُونَ سَلَٰمٌ عَلَيۡكُمُ ٱدۡخُلُواْ ٱلۡجَنَّةَ بِمَا كُنتُمۡ تَعۡمَلُونَ ٣٢
Onlar ki, pâk oldukları halde ruhlarını melekler alıverirler, derler ki: «Selâm size» yapar olduklarınız şey sebebiyle cennete giriniz.