بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
بَلۡ قَالُواْ مِثۡلَ مَا قَالَ ٱلۡأَوَّلُونَ ٨١
Hayır, o Mekke kâfirleri, evvelkilerin dediği gibi dediler.
قَالُوٓاْ أَءِذَا مِتۡنَا وَكُنَّا تُرَابٗا وَعِظَٰمًا أَءِنَّا لَمَبۡعُوثُونَ ٨٢
Şöyle demişlerdi: “- Biz ölüb de bir toprak ve bir yığın kemik olduğumuz zaman mı, cidden biz mi diriltilmiş olacağız?
لَقَدۡ وُعِدۡنَا نَحۡنُ وَءَابَآؤُنَا هَٰذَا مِن قَبۡلُ إِنۡ هَٰذَآ إِلَّآ أَسَٰطِيرُ ٱلۡأَوَّلِينَ ٨٣
Yemin ederiz ki, bize de atalarımıza da bu dirilme işi bundan önce vaad olundu. Bu, eskilerin masallarından başka bir şey değil.”
قُل لِّمَنِ ٱلۡأَرۡضُ وَمَن فِيهَآ إِن كُنتُمۡ تَعۡلَمُونَ ٨٤
(Ey Rasûlüm, Mekke kâfirlerine) de ki: “- Kimin o arz ve ondaki bütün varlıklar, biliyor musunuz?”
سَيَقُولُونَ لِلَّهِۚ قُلۡ أَفَلَا تَذَكَّرُونَ ٨٥
Onlar diyecekler ki: “- Allah’ındır.“ Sen, de ki: “- O halde düşünüb Allah’ın kudretini anlamaz mısınız?”
قُلۡ مَن رَّبُّ ٱلسَّمَٰوَٰتِ ٱلسَّبۡعِ وَرَبُّ ٱلۡعَرۡشِ ٱلۡعَظِيمِ ٨٦
Yine de ki: “- O yedi göğün Rabbi kim? O çok büyük arşın Rabbi kim?”
سَيَقُولُونَ لِلَّهِۚ قُلۡ أَفَلَا تَتَّقُونَ ٨٧
“-Allah’ındır” diyecekler, De ki: “- O halde Allah’dan korkmaz mısınız?” (Allah’dan başkasına nasıl tapınırsınız?)
قُلۡ مَنۢ بِيَدِهِۦ مَلَكُوتُ كُلِّ شَيۡءٖ وَهُوَ يُجِيرُ وَلَا يُجَارُ عَلَيۡهِ إِن كُنتُمۡ تَعۡلَمُونَ ٨٨
De ki: “- Her şeyin mülkiyet ve hazineleri elinde olan kimdir ki, daima O koruyub hükmediyor, kendisi asla korunmaya muhtaç olmuyor? Eğer biliyorsanız, cevab verin.”
سَيَقُولُونَ لِلَّهِۚ قُلۡ فَأَنَّىٰ تُسۡحَرُونَ ٨٩
Yine “-Allah’ındır” diyecekler. Onlara de ki: “- O halde nereden aldatılıyorsunuz (da hakkı inkâr, ediyorsunuz)?”
بَلۡ أَتَيۡنَٰهُم بِٱلۡحَقِّ وَإِنَّهُمۡ لَكَٰذِبُونَ ٩٠
Doğrusu biz, onlara, hakkı (tevhîdi) getirdik. Şüphesiz onlar, (Allah çocuk edindi, melekler kızlarıdır sözlerinde) yalancıdırlar.
مَا ٱتَّخَذَ ٱللَّهُ مِن وَلَدٖ وَمَا كَانَ مَعَهُۥ مِنۡ إِلَٰهٍۚ إِذٗا لَّذَهَبَ كُلُّ إِلَٰهِۭ بِمَا خَلَقَ وَلَعَلَا بَعۡضُهُمۡ عَلَىٰ بَعۡضٖۚ سُبۡحَٰنَ ٱللَّهِ عَمَّا يَصِفُونَ ٩١
Allah, hiç evlâd edinmemiştir, beraberinde bir ilâh da yoktur. Eğer müşriklerin dediği gibi, Allah’la beraber bir takım ilâhlar olsaydı, o takdirde her ilâh kendi yarattığını götürür, tek başlarına kalarak aralarında ayrılıklar baş gösterir ve bir kısmı diğerlerine üstün gelirdi. (Bu çekişme ve savaşlar olmadığına göre Allah’ın eşi ve ortağı yoktur.) Allah, onların isnad ettiği şirk vasıflarından (ve bütün noksanlıklardan) münezzehtir.