023 surah

بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

وَإِنَّ ٱلَّذِينَ لَا يُؤۡمِنُونَ بِٱلۡأٓخِرَةِ عَنِ ٱلصِّرَٰطِ لَنَٰكِبُونَ ٧٤

Fakat âhirete inanmayanlar caddeden sapmaktadırlar.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ama ahirete inanmıyorlar doğru yolun uzağına düşüyorlar.

– Seyyid Kutub

Fakat ahirete inanmayanlar, ısrarla bu yoldan çıkmaktadırlar.

– Diyanet İşleri

۞ وَلَوۡ رَحِمۡنَٰهُمۡ وَكَشَفۡنَا مَا بِهِم مِّن ضُرّٖ لَّلَجُّواْ فِي طُغۡيَٰنِهِمۡ يَعۡمَهُونَ ٧٥

Eğer Biz onlara acıyıp da baskılarını açıversek mutlaka tuğyanlarında inad eder hiçbir şey görmezler.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Eğer biz onlara acısak da başlarındaki sıkıntıyı gidersek yine azgınlıkları içinde debelenmeye ısrar ederler.

– Seyyid Kutub

Biz onlara merhamet edip başlarına gelen zararı giderseydik yine de azgınlıkları içinde bocalayıp kalırlardı.

– Diyanet İşleri

وَلَقَدۡ أَخَذۡنَٰهُم بِٱلۡعَذَابِ فَمَا ٱسۡتَكَانُواْ لِرَبِّهِمۡ وَمَا يَتَضَرَّعُونَ ٧٦

Fi’l-hakīka Biz onları azâba tuttuk da yine Rablerine karşı uslanmadılar ve yalvarmıyorlar.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Biz onların yakalarına azapla yapıştık. Fakat ne Rabb'lerine boyun eğdiler ve ne de O'na yalvardılar.

– Seyyid Kutub

Andolsun, biz onları azap ile kıskıvrak yakaladık da yine Rablerine boyun eğmediler ve ona yalvarıp yakarmadılar.

– Diyanet İşleri

حَتَّىٰٓ إِذَا فَتَحۡنَا عَلَيۡهِم بَابٗا ذَا عَذَابٖ شَدِيدٍ إِذَا هُمۡ فِيهِ مُبۡلِسُونَ ٧٧

Nihâyet üzerlerine şedîd azablı bir kapı açtığımız vakit de onun içinde ye’se düşüvereceklerdir.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ama ağır bir azabın kapısını yüzlerine açtığımızda kurtuluş ümitlerini yitirerek ne yapacaklarını şaşırırlar.

– Seyyid Kutub

Sonunda onlara şiddetli bir azap kapısı açtığımızda bir de bakarsın onun içinde ümitsizliğe düşüvereceklerdir.

– Diyanet İşleri

وَهُوَ ٱلَّذِيٓ أَنشَأَ لَكُمُ ٱلسَّمۡعَ وَٱلۡأَبۡصَٰرَ وَٱلۡأَفۡـِٔدَةَۚ قَلِيلٗا مَّا تَشۡكُرُونَ ٧٨

Hâlbuki sizin için o kulağı, o gözleri, o gönülleri inşâ eden O; siz pek az şükrediyorsunuz.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Gözü, kulakları ve gönülleri yaratıp size veren O'dur. Ne kadar az şükrediyorsunuz!

– Seyyid Kutub

Halbuki O, sizin için kulakları, gözleri ve gönülleri yaratandır. Ne kadar az şükrediyorsunuz!

– Diyanet İşleri

وَهُوَ ٱلَّذِي ذَرَأَكُمۡ فِي ٱلۡأَرۡضِ وَإِلَيۡهِ تُحۡشَرُونَ ٧٩

Ve sizi Arz’da yaratıp yayan O, hep O’na haşrolunacaksınız.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Sizi yeryüzüne yerleştiren O'dur ve O'nun huzurunda toplanacaksınız.

– Seyyid Kutub

O, sizi yeryüzünde yaratıp türetendir. Sadece O'nun huzurunda toplanacaksınız.

– Diyanet İşleri

وَهُوَ ٱلَّذِي يُحۡيِۦ وَيُمِيتُ وَلَهُ ٱخۡتِلَٰفُ ٱلَّيۡلِ وَٱلنَّهَارِۚ أَفَلَا تَعۡقِلُونَ ٨٠

Ve O öldüren ve dirilten O. Gece ve gündüzün ihtilâfı da hep O’nun için, artık akıllanmayacak mısınız?

– Elmalılı Hamdi Yazır

Sizi yaratan ve öldüren O'dur. Gecenin ve gündüzün birbirini izlemesi O'nun uygulamasıdır. Hiç düşünmeyecek misiniz?

– Seyyid Kutub

O, diriltendir, öldürendir. Gece ile gündüzün birbirini takib etmesi de O'na aittir. Hâlâ aklınızı kullanmıyor musunuz?

– Diyanet İşleri

بَلۡ قَالُواْ مِثۡلَ مَا قَالَ ٱلۡأَوَّلُونَ ٨١

Hayır, evvelkilerin dedikleri gibi dediler:

– Elmalılı Hamdi Yazır

Tersine onlar daha önceki sapıkların dediklerini söylediler.

– Seyyid Kutub

Hayır onlar, öncekilerin söyledikleri sözler gibi sözler ettiler.

– Diyanet İşleri

قَالُوٓاْ أَءِذَا مِتۡنَا وَكُنَّا تُرَابٗا وَعِظَٰمًا أَءِنَّا لَمَبۡعُوثُونَ ٨٢

“Öldüğümüz ve bir türab, bir yığın kemik olduğumuz vakit mi, cidden biz mi mutlak baʿs olunacağız?

– Elmalılı Hamdi Yazır

Biz ölüp de toprak ve kemik olduktan sonra yeniden mi diriltileceğiz?

– Seyyid Kutub

Dediler ki: "Gerçekten biz, ölüp bir toprak ve kemik yığını haline geldikten sonra mı tekrar diriltileceğiz?"

– Diyanet İşleri

لَقَدۡ وُعِدۡنَا نَحۡنُ وَءَابَآؤُنَا هَٰذَا مِن قَبۡلُ إِنۡ هَٰذَآ إِلَّآ أَسَٰطِيرُ ٱلۡأَوَّلِينَ ٨٣

Yemin ederiz ki bize de, atalarımıza da bu, bundan evvel vaad olundu, bu eskilerin masallarından başka bir şey değil” dediler.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Bu tehdit şimdi bize yöneltildiği gibi daha önce atalarımıza da yöneltilmişti. Bu eskilerin masallarından başka bir şey değildir.

– Seyyid Kutub

Andolsun, biz de bizden önce atalarımız da bununla tehdit edildik. Bu öncekilerin uydurduğu masallardan başka bir şey değildir.

– Diyanet İşleri

قُل لِّمَنِ ٱلۡأَرۡضُ وَمَن فِيهَآ إِن كُنتُمۡ تَعۡلَمُونَ ٨٤

“Kimin o Arz ve ondaki kimseler, eğer biliyorsanız?” de.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Onlara de ki, «Eğer biliyorsanız, söyleyiniz, yeryüzü ve üzerindeki tüm varlıklar kimindir?»

– Seyyid Kutub

De ki: "Eğer biliyorsanız söyleyin: Yer ve yerde bulunanlar kime aittir?"

– Diyanet İşleri

AYARLAR
Okuyucu

Yazı Boyutu