بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

ٱلَّذِينَ يَرِثُونَ ٱلۡفِرۡدَوۡسَ هُمۡ فِيهَا خَٰلِدُونَ ١١

Onlardır ki, Firdevs'e vâris olurlar, onlar orada müebbeden kalıcılardır.

– Ömer Nasuhi Bilmen

وَلَقَدۡ خَلَقۡنَا ٱلۡإِنسَٰنَ مِن سُلَٰلَةٖ مِّن طِينٖ ١٢

Ve andolsun ki, insanı çamurdan (ibaret olan) bir hülâsadan yarattık.

– Ömer Nasuhi Bilmen

ثُمَّ جَعَلۡنَٰهُ نُطۡفَةٗ فِي قَرَارٖ مَّكِينٖ ١٣

Sonra onu metin bir karargâhta bir nutfe kıldık.

– Ömer Nasuhi Bilmen

ثُمَّ خَلَقۡنَا ٱلنُّطۡفَةَ عَلَقَةٗ فَخَلَقۡنَا ٱلۡعَلَقَةَ مُضۡغَةٗ فَخَلَقۡنَا ٱلۡمُضۡغَةَ عِظَٰمٗا فَكَسَوۡنَا ٱلۡعِظَٰمَ لَحۡمٗا ثُمَّ أَنشَأۡنَٰهُ خَلۡقًا ءَاخَرَۚ فَتَبَارَكَ ٱللَّهُ أَحۡسَنُ ٱلۡخَٰلِقِينَ ١٤

Sonra o nutfeyi bir donmuş kan yarattık, müteakiben o donmuş kanı da bir parça et kıldık, sonra o et parçasını da kemikler kıldık, kemiklere de bir et giydirdik. Sonra da onu başka bir halk olarak inşa etmiş olduk. İmdi musavvir, mukaddir olanların en güzeli olan Allah Teâlâ, pek mübarektir.

– Ömer Nasuhi Bilmen

ثُمَّ إِنَّكُم بَعۡدَ ذَٰلِكَ لَمَيِّتُونَ ١٥

Sonra şüphe yok ki, siz, bundan sonra elbette ölmüş kimselersinizdir.

– Ömer Nasuhi Bilmen

ثُمَّ إِنَّكُمۡ يَوۡمَ ٱلۡقِيَٰمَةِ تُبۡعَثُونَ ١٦

Sonra da muhakkak ki, siz Kıyamet günü diriltilip kaldırılacaksınız.

– Ömer Nasuhi Bilmen

وَلَقَدۡ خَلَقۡنَا فَوۡقَكُمۡ سَبۡعَ طَرَآئِقَ وَمَا كُنَّا عَنِ ٱلۡخَلۡقِ غَٰفِلِينَ ١٧

Ve kasem olsun ki, sizin üzerinize yedi yol yarattık, Biz yaratmaktan gâfiller olmadık.

– Ömer Nasuhi Bilmen

وَأَنزَلۡنَا مِنَ ٱلسَّمَآءِ مَآءَۢ بِقَدَرٖ فَأَسۡكَنَّٰهُ فِي ٱلۡأَرۡضِۖ وَإِنَّا عَلَىٰ ذَهَابِۭ بِهِۦ لَقَٰدِرُونَ ١٨

Ve gökten kâfi miktar su indirdik, sonra onu yerde yerleştirdik. Şüphe yok ki, Biz onu gidermek üzerine de elbette kâdiriz.

– Ömer Nasuhi Bilmen

فَأَنشَأۡنَا لَكُم بِهِۦ جَنَّٰتٖ مِّن نَّخِيلٖ وَأَعۡنَٰبٖ لَّكُمۡ فِيهَا فَوَٰكِهُ كَثِيرَةٞ وَمِنۡهَا تَأۡكُلُونَ ١٩

Sonra sizin için onunla hurmalıklardan, üzümlüklerden bağlar inşa ettik ki, onlarda sizin için birçok meyveler vardır ve onlardan yersiniz.

– Ömer Nasuhi Bilmen

وَشَجَرَةٗ تَخۡرُجُ مِن طُورِ سَيۡنَآءَ تَنۢبُتُ بِٱلدُّهۡنِ وَصِبۡغٖ لِّلۡأٓكِلِينَ ٢٠

Ve bir ağaç da (inşa ettik) ki, Tûr-u Sîna'dan çıkar, yiyecekler için yağ ile bir katıklık ile biter.

– Ömer Nasuhi Bilmen

وَإِنَّ لَكُمۡ فِي ٱلۡأَنۡعَٰمِ لَعِبۡرَةٗۖ نُّسۡقِيكُم مِّمَّا فِي بُطُونِهَا وَلَكُمۡ فِيهَا مَنَٰفِعُ كَثِيرَةٞ وَمِنۡهَا تَأۡكُلُونَ ٢١

Şüphe yok ki, sizin için en'amda (ehli hayvanlarda) bir ibret vardır. Size onların karınlarındakinden içiririz ve sizin için onlarda birçok menfaatler de vardır. Ve onlardan yersiniz.

– Ömer Nasuhi Bilmen

AYARLAR
Okuyucu

Yazı Boyutu


00:00
00:00