047 surah

بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

وَكَأَيِّن مِّن قَرۡيَةٍ هِيَ أَشَدُّ قُوَّةٗ مِّن قَرۡيَتِكَ ٱلَّتِيٓ أَخۡرَجَتۡكَ أَهۡلَكۡنَٰهُمۡ فَلَا نَاصِرَ لَهُمۡ ١٣

Seni, memleketinden (Mekke’den) çıkaran halktan daha kuvvetli nice memleketler (halkı) vardı ki, (türlü azablarla) onları helâk ettik de kendilerini (azabdan), kurtaran olmamıştı.

– Ali Fikri Yavuz

أَفَمَن كَانَ عَلَىٰ بَيِّنَةٖ مِّن رَّبِّهِۦ كَمَن زُيِّنَ لَهُۥ سُوٓءُ عَمَلِهِۦ وَٱتَّبَعُوٓاْ أَهۡوَآءَهُم ١٤

Şimdi Rabbi katından bir din üzerinde bulunan kimse, hiç o kötü ameli kendine güzel gösterilmiş de şehvet arzuları ardına düşmüş kimselere benzer mi?

– Ali Fikri Yavuz

مَّثَلُ ٱلۡجَنَّةِ ٱلَّتِي وُعِدَ ٱلۡمُتَّقُونَۖ فِيهَآ أَنۡهَٰرٞ مِّن مَّآءٍ غَيۡرِ ءَاسِنٖ وَأَنۡهَٰرٞ مِّن لَّبَنٖ لَّمۡ يَتَغَيَّرۡ طَعۡمُهُۥ وَأَنۡهَٰرٞ مِّنۡ خَمۡرٖ لَّذَّةٖ لِّلشَّٰرِبِينَ وَأَنۡهَٰرٞ مِّنۡ عَسَلٖ مُّصَفّٗىۖ وَلَهُمۡ فِيهَا مِن كُلِّ ٱلثَّمَرَٰتِ وَمَغۡفِرَةٞ مِّن رَّبِّهِمۡۖ كَمَنۡ هُوَ خَٰلِدٞ فِي ٱلنَّارِ وَسُقُواْ مَآءً حَمِيمٗا فَقَطَّعَ أَمۡعَآءَهُمۡ ١٥

(Küfürden) sakınanlara vaad edilen cennetin hali (şu): Orada tadı ve kokusu bozulmıyan bir sudan ırmaklar var; tadı değişmiyen bir sütten ırmaklar var; içenlere lezzet veren şarabdan, (sarhoşluk vermiyen tatlı içkiden) ırmaklar var; saf süzme baldan ırmaklar var... Hem orada meyvelerin her çeşidi onlarındır. Bir de onlara, Rablerinden bir mağfiret vardır. Hiç bunlar, o ateşte ebedî kalan ve kaynar bir sudan su içirilib de bağırsaklarını parçalayan kimselere benzer mi?

– Ali Fikri Yavuz

وَمِنۡهُم مَّن يَسۡتَمِعُ إِلَيۡكَ حَتَّىٰٓ إِذَا خَرَجُواْ مِنۡ عِندِكَ قَالُواْ لِلَّذِينَ أُوتُواْ ٱلۡعِلۡمَ مَاذَا قَالَ ءَانِفًاۚ أُوْلَٰٓئِكَ ٱلَّذِينَ طَبَعَ ٱللَّهُ عَلَىٰ قُلُوبِهِمۡ وَٱتَّبَعُوٓاْ أَهۡوَآءَهُمۡ ١٦

O münafıklardan seni dinlemeğe gelen de var. Hatta senin yanından çıktıkları zaman, (ashabdan) kendilerine ilim verilmiş olanlara şöyle derler: “- O (peygamber), demin ne söyledi?” (Böylece alay ederler.) Bunlar öyle kimselerdir ki, Allah kalblerini mühürlemiştir de hep hevalarına uymuşlardır.

– Ali Fikri Yavuz

وَٱلَّذِينَ ٱهۡتَدَوۡاْ زَادَهُمۡ هُدٗى وَءَاتَىٰهُمۡ تَقۡوَىٰهُمۡ ١٧

(İman etmekle) hidayeti kabul edenlere gelince; (onlar seni her dinledikçe) Allah onların hidayetini arttırmakta ve kendilerine takvalarını ilham etmektedir.

– Ali Fikri Yavuz

فَهَلۡ يَنظُرُونَ إِلَّا ٱلسَّاعَةَ أَن تَأۡتِيَهُم بَغۡتَةٗۖ فَقَدۡ جَآءَ أَشۡرَاطُهَاۚ فَأَنَّىٰ لَهُمۡ إِذَا جَآءَتۡهُمۡ ذِكۡرَىٰهُمۡ ١٨

Artık onlar, yalnız o kıyametin kopmasını, onun birdenbire kendilerine gelivermesini bekliyorlar. İşte onun alâmetleri (sayılan ahir zaman Peygamberi) gelmiştir. Fakat o (kıyamet ansızın) başlarına geldiği vakit, anlamaları kendilerine ne fayda verir?

– Ali Fikri Yavuz

فَٱعۡلَمۡ أَنَّهُۥ لَآ إِلَٰهَ إِلَّا ٱللَّهُ وَٱسۡتَغۡفِرۡ لِذَنۢبِكَ وَلِلۡمُؤۡمِنِينَ وَٱلۡمُؤۡمِنَٰتِۗ وَٱللَّهُ يَعۡلَمُ مُتَقَلَّبَكُمۡ وَمَثۡوَىٰكُمۡ ١٩

Şimdi (Ey Rasûlüm): Şunu bil ki, Allah’dan başka hiç bir ilâh yoktur. Bir de kendi günahına ve mümin erkeklerle mümin kadınlara mağfiret dile. Allah (dünyada) dolaştığınız yeri de bilir, (ahirette) duracağınız yeri de...

– Ali Fikri Yavuz

وَيَقُولُ ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ لَوۡلَا نُزِّلَتۡ سُورَةٞۖ فَإِذَآ أُنزِلَتۡ سُورَةٞ مُّحۡكَمَةٞ وَذُكِرَ فِيهَا ٱلۡقِتَالُ رَأَيۡتَ ٱلَّذِينَ فِي قُلُوبِهِم مَّرَضٞ يَنظُرُونَ إِلَيۡكَ نَظَرَ ٱلۡمَغۡشِيِّ عَلَيۡهِ مِنَ ٱلۡمَوۡتِۖ فَأَوۡلَىٰ لَهُمۡ ٢٠

İman edenler diyorlar ki: “- (Cihada dair) bir sûre indirilseydi!...” Derken açık ve kesin bir sûre indirilip onda savaş anılınca, kalblerinde bir maraz (nifak) bulunanları görüyorsun: Sana öyle bir bakış bakıyorlar ki, ölümden baygınlık gelmiş kimsenin bakışına benziyor. Onun da başlarına gelmesi pek yakındır.

– Ali Fikri Yavuz

طَاعَةٞ وَقَوۡلٞ مَّعۡرُوفٞۚ فَإِذَا عَزَمَ ٱلۡأَمۡرُ فَلَوۡ صَدَقُواْ ٱللَّهَ لَكَانَ خَيۡرٗا لَّهُمۡ ٢١

Fakat bir itaat ve güzel bir söz, onlar için hayırlıdır. Sonra (cihadın farziyetine dair) emir kesinleşince, Allah’a sadakat gösterselerdi, elbette haklarında daha hayırlı olurdu.

– Ali Fikri Yavuz

فَهَلۡ عَسَيۡتُمۡ إِن تَوَلَّيۡتُمۡ أَن تُفۡسِدُواْ فِي ٱلۡأَرۡضِ وَتُقَطِّعُوٓاْ أَرۡحَامَكُمۡ ٢٢

(Ey Münafıklar), demek idareyi ele alırsanız, hemen yeryüzünde fesad çıkaracak ve akrabalık bağlarını parçalayacaksınız?

– Ali Fikri Yavuz

أُوْلَٰٓئِكَ ٱلَّذِينَ لَعَنَهُمُ ٱللَّهُ فَأَصَمَّهُمۡ وَأَعۡمَىٰٓ أَبۡصَٰرَهُمۡ ٢٣

Onlar öyle kimselerdir ki, Allah onları rahmetinden kovmuş da duygularını almış ve gözlerini kör etmiştir.

– Ali Fikri Yavuz

AYARLAR
Okuyucu

Yazı Boyutu