بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

وَٱلصُّبۡحِ إِذَآ أَسۡفَرَ ٣٤

(34-35) Ve açtığı vakit o sabaha. Şüphe yok ki, o (cehennem) elbette büyüklerin biridir.

– Ömer Nasuhi Bilmen

إِنَّهَا لَإِحۡدَى ٱلۡكُبَرِ ٣٥

(34-35) Ve açtığı vakit o sabaha. Şüphe yok ki, o (cehennem) elbette büyüklerin biridir.

– Ömer Nasuhi Bilmen

نَذِيرٗا لِّلۡبَشَرِ ٣٦

(36-38) İnsan için bir korkutucu olarak. Sizden ileri gitmek veya geri kalmak isteyen kimse için. Her nefs, kazanmış olduğu şeye bağlıdır.

– Ömer Nasuhi Bilmen

لِمَن شَآءَ مِنكُمۡ أَن يَتَقَدَّمَ أَوۡ يَتَأَخَّرَ ٣٧

(36-38) İnsan için bir korkutucu olarak. Sizden ileri gitmek veya geri kalmak isteyen kimse için. Her nefs, kazanmış olduğu şeye bağlıdır.

– Ömer Nasuhi Bilmen

كُلُّ نَفۡسِۭ بِمَا كَسَبَتۡ رَهِينَةٌ ٣٨

(36-38) İnsan için bir korkutucu olarak. Sizden ileri gitmek veya geri kalmak isteyen kimse için. Her nefs, kazanmış olduğu şeye bağlıdır.

– Ömer Nasuhi Bilmen

إِلَّآ أَصۡحَٰبَ ٱلۡيَمِينِ ٣٩

(39-40) Ashâb-ı Yemîn ise müstesna. Onlar cennetlerdedirler, soruşurlar.

– Ömer Nasuhi Bilmen

فِي جَنَّٰتٖ يَتَسَآءَلُونَ ٤٠

(39-40) Ashâb-ı Yemîn ise müstesna. Onlar cennetlerdedirler, soruşurlar.

– Ömer Nasuhi Bilmen

عَنِ ٱلۡمُجۡرِمِينَ ٤١

(41-42) Günahkârlardan. «Sizi cehennemde bulunmaya ne şey sevketti?»

– Ömer Nasuhi Bilmen

مَا سَلَكَكُمۡ فِي سَقَرَ ٤٢

(41-42) Günahkârlardan. «Sizi cehennemde bulunmaya ne şey sevketti?»

– Ömer Nasuhi Bilmen

قَالُواْ لَمۡ نَكُ مِنَ ٱلۡمُصَلِّينَ ٤٣

(43-44) Dediler ki: «Biz namaz kılanlardan olmadık. Ve yoksullara taam verir de olmadık.»

– Ömer Nasuhi Bilmen

وَلَمۡ نَكُ نُطۡعِمُ ٱلۡمِسۡكِينَ ٤٤

(43-44) Dediler ki: «Biz namaz kılanlardan olmadık. Ve yoksullara taam verir de olmadık.»

– Ömer Nasuhi Bilmen

AYARLAR
Okuyucu

Yazı Boyutu


00:00
00:00