بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
إِنَّ ٱلَّذِينَ يُحَآدُّونَ ٱللَّهَ وَرَسُولَهُۥ كُبِتُواْ كَمَا كُبِتَ ٱلَّذِينَ مِن قَبۡلِهِمۡۚ وَقَدۡ أَنزَلۡنَآ ءَايَٰتِۭ بَيِّنَٰتٖۚ وَلِلۡكَٰفِرِينَ عَذَابٞ مُّهِينٞ ٥
Muhakkak o kimseler ki, Allah'a ve Peygamberine muhalefette bulunurlar, kendilerinden evvelkilerin çarpıldıkları gibi çarpılmışlardır. Ve muhakkak ki, açık açık âyetler indirdik ve kâfirler için pek hakaretli bir azap vardır.
يَوۡمَ يَبۡعَثُهُمُ ٱللَّهُ جَمِيعٗا فَيُنَبِّئُهُم بِمَا عَمِلُوٓاْۚ أَحۡصَىٰهُ ٱللَّهُ وَنَسُوهُۚ وَٱللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيۡءٖ شَهِيدٌ ٦
O günde ki Allah onları cümleten diriltecektir, artık onlara neler yapmış olduklarını haber verecektir. Allah onu bir bir saymıştır, onlar ise onu unutmuşlardır. Ve Allah her şey üzerine şahittir.
أَلَمۡ تَرَ أَنَّ ٱللَّهَ يَعۡلَمُ مَا فِي ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَمَا فِي ٱلۡأَرۡضِۖ مَا يَكُونُ مِن نَّجۡوَىٰ ثَلَٰثَةٍ إِلَّا هُوَ رَابِعُهُمۡ وَلَا خَمۡسَةٍ إِلَّا هُوَ سَادِسُهُمۡ وَلَآ أَدۡنَىٰ مِن ذَٰلِكَ وَلَآ أَكۡثَرَ إِلَّا هُوَ مَعَهُمۡ أَيۡنَ مَا كَانُواْۖ ثُمَّ يُنَبِّئُهُم بِمَا عَمِلُواْ يَوۡمَ ٱلۡقِيَٰمَةِۚ إِنَّ ٱللَّهَ بِكُلِّ شَيۡءٍ عَلِيمٌ ٧
Görmedin mi ki, şüphe yok Allah göklerde ne varsa ve yerde ne varsa (hepsini) bilir. Üç kişi arasında bir gizlice konuşma olmaz ki, illâ O (Allah) dördüncüleridir ve beş kişi arasında olmaz ki, illâ O altıncılarıdır ve bundan daha az ve daha çok kimse arasında (öyle konuşma) olmaz ki illâ O, her nerede olsalar onlar ile beraberdir. Sonra onlara ne yapmış olduklarını Kıyamet gününde haber verir. Şüphe yok ki Allah her şeye bihakkın alîmdir.
أَلَمۡ تَرَ إِلَى ٱلَّذِينَ نُهُواْ عَنِ ٱلنَّجۡوَىٰ ثُمَّ يَعُودُونَ لِمَا نُهُواْ عَنۡهُ وَيَتَنَٰجَوۡنَ بِٱلۡإِثۡمِ وَٱلۡعُدۡوَٰنِ وَمَعۡصِيَتِ ٱلرَّسُولِۖ وَإِذَا جَآءُوكَ حَيَّوۡكَ بِمَا لَمۡ يُحَيِّكَ بِهِ ٱللَّهُ وَيَقُولُونَ فِيٓ أَنفُسِهِمۡ لَوۡلَا يُعَذِّبُنَا ٱللَّهُ بِمَا نَقُولُۚ حَسۡبُهُمۡ جَهَنَّمُ يَصۡلَوۡنَهَاۖ فَبِئۡسَ ٱلۡمَصِيرُ ٨
Bakmaz mısın o kimselere ki gizlice konuşmadan nehyedilmişlerdir, sonra da nehyedilmiş oldukları şeye dönüverirler ve günah ile ve adavet ile ve Peygambere isyan ile fısıldaşırlar ve sana geldikleri zaman da seni Allah'ın selâmlamadığı bir şey ile selâmladılar ve kendi içlerinde de derler ki, «Allah bizi söylediğimiz şey ile muazzep etmeli değil mi?». Onlara cehennem kâfidir, ona yaslanacaklardır. Artık ne fena bir dönüş yeri.
يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوٓاْ إِذَا تَنَٰجَيۡتُمۡ فَلَا تَتَنَٰجَوۡاْ بِٱلۡإِثۡمِ وَٱلۡعُدۡوَٰنِ وَمَعۡصِيَتِ ٱلرَّسُولِ وَتَنَٰجَوۡاْ بِٱلۡبِرِّ وَٱلتَّقۡوَىٰۖ وَٱتَّقُواْ ٱللَّهَ ٱلَّذِيٓ إِلَيۡهِ تُحۡشَرُونَ ٩
Ey imân etmiş olanlar! Muhâverede bulunduğunuz zaman günah ile, adavet ile ve Peygambere isyan ile muhâverede bulunmayın ve hayr ile ve takvâ ile muhâverede bulunun ve kendisine haşrolunacak olduğunuz Allah'tan korkunuz.
إِنَّمَا ٱلنَّجۡوَىٰ مِنَ ٱلشَّيۡطَٰنِ لِيَحۡزُنَ ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَلَيۡسَ بِضَآرِّهِمۡ شَيۡـًٔا إِلَّا بِإِذۡنِ ٱللَّهِۚ وَعَلَى ٱللَّهِ فَلۡيَتَوَكَّلِ ٱلۡمُؤۡمِنُونَ ١٠
Şüphe yok ki, gizli konuşmalar (toplanmalar) şeytandandır. İmân etmiş olanlar mahzun olsunlar için, halbuki onlara bir şey ile mazarret verecek değildir, Allah'ın izni ile olan müstesna. Ve artık mü'minler Allah Teâlâ'ya tevekkülde bulunsunlar.
يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوٓاْ إِذَا قِيلَ لَكُمۡ تَفَسَّحُواْ فِي ٱلۡمَجَٰلِسِ فَٱفۡسَحُواْ يَفۡسَحِ ٱللَّهُ لَكُمۡۖ وَإِذَا قِيلَ ٱنشُزُواْ فَٱنشُزُواْ يَرۡفَعِ ٱللَّهُ ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ مِنكُمۡ وَٱلَّذِينَ أُوتُواْ ٱلۡعِلۡمَ دَرَجَٰتٖۚ وَٱللَّهُ بِمَا تَعۡمَلُونَ خَبِيرٞ ١١
Ey mü'minler! Size, «Meclislerinizde genişlik gösteriniz,» denildiği zaman hemen genişleyiveriniz. Allah Teâlâ da sizin için genişlik verir ve size «Kalkın» denildiği vakit de hemen kalkın. Allah, sizden imân etmiş olanları yükseltir ve kendilerine ilim verilmiş olanları ise dereceler ile yükseltir. Ve Allah, yapar olduğunuz şeylerden haberdardır.
يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوٓاْ إِذَا نَٰجَيۡتُمُ ٱلرَّسُولَ فَقَدِّمُواْ بَيۡنَ يَدَيۡ نَجۡوَىٰكُمۡ صَدَقَةٗۚ ذَٰلِكَ خَيۡرٞ لَّكُمۡ وَأَطۡهَرُۚ فَإِن لَّمۡ تَجِدُواْ فَإِنَّ ٱللَّهَ غَفُورٞ رَّحِيمٌ ١٢
Ey imân etmiş olanlar! Peygambere mahremâne maruzatta bulunmak istediğiniz zaman maruzatınızdan evvel fakirlere bir sadaka takdim ediniz, bu sizin için hayırlıdır ve ziyâde temizliktir. Fakat (tasadduk edecek bir şey) bulamaz iseniz artık şüphe yok ki Allah gafûrdur, rahîmdir.
ءَأَشۡفَقۡتُمۡ أَن تُقَدِّمُواْ بَيۡنَ يَدَيۡ نَجۡوَىٰكُمۡ صَدَقَٰتٖۚ فَإِذۡ لَمۡ تَفۡعَلُواْ وَتَابَ ٱللَّهُ عَلَيۡكُمۡ فَأَقِيمُواْ ٱلصَّلَوٰةَ وَءَاتُواْ ٱلزَّكَوٰةَ وَأَطِيعُواْ ٱللَّهَ وَرَسُولَهُۥۚ وَٱللَّهُ خَبِيرُۢ بِمَا تَعۡمَلُونَ ١٣
Ya maruzatta bulunmadan önce sadakalar takdîm etmenizden korktunuz mu? Madem ki yapmadınız ve Allah üzerinize afv ile nazar buyurdu, artık namazı ikame edin ve zekâtı verin ve Allah'a ve Peygamberine itaat eyleyin ve Allah yapar olduğunuz şeylerden haberdardır.
۞ أَلَمۡ تَرَ إِلَى ٱلَّذِينَ تَوَلَّوۡاْ قَوۡمًا غَضِبَ ٱللَّهُ عَلَيۡهِم مَّا هُم مِّنكُمۡ وَلَا مِنۡهُمۡ وَيَحۡلِفُونَ عَلَى ٱلۡكَذِبِ وَهُمۡ يَعۡلَمُونَ ١٤
Görmedin mi o kimseleri ki, üzerlerine Allah'ın gazap etmiş olduğu bir kavmi dost edindiler o kimseler, ne sizdendirler ve ne de onlardandırlar ve bilir oldukları halde yalan yere yemîn ederler.
أَعَدَّ ٱللَّهُ لَهُمۡ عَذَابٗا شَدِيدًاۖ إِنَّهُمۡ سَآءَ مَا كَانُواْ يَعۡمَلُونَ ١٥
Allah, o kimseler için bir şiddetli azap hazırlamıştır. Şüphe yok ki, onlar ne fena işler yapıyorlar.