بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

أَلَمۡ تَرَ أَنَّآ أَرۡسَلۡنَا ٱلشَّيَٰطِينَ عَلَى ٱلۡكَٰفِرِينَ تَؤُزُّهُمۡ أَزّٗا ٨٣

Görmedin mi, Biz şeytanları kâfirler üzerine musallat kıldık, onları vesveseleriyle tehyic edip duruyorlar.

– Ömer Nasuhi Bilmen

فَلَا تَعۡجَلۡ عَلَيۡهِمۡۖ إِنَّمَا نَعُدُّ لَهُمۡ عَدّٗا ٨٤

Artık onların üzerine acelede bulunma. Muhakkak ki, Biz onlar için bir sayı sayıyoruz.

– Ömer Nasuhi Bilmen

يَوۡمَ نَحۡشُرُ ٱلۡمُتَّقِينَ إِلَى ٱلرَّحۡمَٰنِ وَفۡدٗا ٨٥

Yâd et o günü ki, müttakileri Rahmân'a bir elçi cemaatı halinde göndereceğiz.

– Ömer Nasuhi Bilmen

وَنَسُوقُ ٱلۡمُجۡرِمِينَ إِلَىٰ جَهَنَّمَ وِرۡدٗا ٨٦

Ve günahkârları da cehenneme susamış olarak sevkedeceğizdir.

– Ömer Nasuhi Bilmen

لَّا يَمۡلِكُونَ ٱلشَّفَٰعَةَ إِلَّا مَنِ ٱتَّخَذَ عِندَ ٱلرَّحۡمَٰنِ عَهۡدٗا ٨٧

Şefaate mâlik olamayacaklardır, ancak Rahmân'ın nezdinde bir ahd alan müstesna.

– Ömer Nasuhi Bilmen

وَقَالُواْ ٱتَّخَذَ ٱلرَّحۡمَٰنُ وَلَدٗا ٨٨

Ve dediler ki, Rahmân kendisine veled ittihaz ediverdi.

– Ömer Nasuhi Bilmen

لَّقَدۡ جِئۡتُمۡ شَيۡـًٔا إِدّٗا ٨٩

Andolsun ki, pek çirkin bir şey olarak (meydana) gelmiş oldunuz.

– Ömer Nasuhi Bilmen

تَكَادُ ٱلسَّمَٰوَٰتُ يَتَفَطَّرۡنَ مِنۡهُ وَتَنشَقُّ ٱلۡأَرۡضُ وَتَخِرُّ ٱلۡجِبَالُ هَدًّا ٩٠

Az daha ondan dolayı gökler çatlayacak ve yer yarılacak ve dağlar yıkılıp yerlere geçecekti.

– Ömer Nasuhi Bilmen

أَن دَعَوۡاْ لِلرَّحۡمَٰنِ وَلَدٗا ٩١

Rahmân'a veled isnat etmelerinden dolayı.

– Ömer Nasuhi Bilmen

وَمَا يَنۢبَغِي لِلرَّحۡمَٰنِ أَن يَتَّخِذَ وَلَدًا ٩٢

Halbuki, veled ittihaz etmek, Rahmân için layık olamaz.

– Ömer Nasuhi Bilmen

إِن كُلُّ مَن فِي ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِ إِلَّآ ءَاتِي ٱلرَّحۡمَٰنِ عَبۡدٗا ٩٣

Göklerde ve yerde olan şeylerin hepsi de Rahmân'a kul olarak vücûda gelmiş şeylerden başka değildir.

– Ömer Nasuhi Bilmen

AYARLAR
Okuyucu

Yazı Boyutu


00:00
00:00