بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
وَأَنذِرۡهُمۡ يَوۡمَ ٱلۡحَسۡرَةِ إِذۡ قُضِيَ ٱلۡأَمۡرُ وَهُمۡ فِي غَفۡلَةٖ وَهُمۡ لَا يُؤۡمِنُونَ ٣٩
Onlar gaflet içinde iken, onlar iman etmezlerken, o hasret gününün, o iş bitirildiği saatin dehşetini kendilerine haber ver.
Ey Muhammed, onları o hayıflanma ve pişmanlık günü hakkında uyar. Hani o gün onlar halâ gaflet içinde yüzerken ve inanmazlıklarını sürdürürlerken haklarındaki hüküm kesinleşiverir.
Onları, gaflet içinde bulunup iman etmezlerken işin bitirileceği o pişmanlık günüyle uyar.
إِنَّا نَحۡنُ نَرِثُ ٱلۡأَرۡضَ وَمَنۡ عَلَيۡهَا وَإِلَيۡنَا يُرۡجَعُونَ ٤٠
Her hâlde Arz’a ve bütün üzerindekilere Biz vâris olacağız Biz, ve hep onlar Bize ircâʿ, olunacaklar.
Kuşku yok ki, yeryüzünün ve oradaki tüm varlıkların son mirasçısı biz olacağız, tüm insanlar bize döndürüleceklerdir.
Şüphesiz yeryüzüne ve onun üzerindekilere biz varis olacağız, biz! Ancak bize döndürülecekler.
وَٱذۡكُرۡ فِي ٱلۡكِتَٰبِ إِبۡرَٰهِيمَۚ إِنَّهُۥ كَانَ صِدِّيقٗا نَّبِيًّا ٤١
Kitapta İbrâhim’i de an, çünkü o bir sıddîk, bir peygamber idi.
Bu kitapta İbrahim hakkında anlattıklarımızı da hatırla. O son derece doğru sözlü ve dürüst bir peygamberdi.
Kitapta İbrahim'i de an. Gerçekten o, son derece dürüst bir kimse, bir peygamber idi.
إِذۡ قَالَ لِأَبِيهِ يَٰٓأَبَتِ لِمَ تَعۡبُدُ مَا لَا يَسۡمَعُ وَلَا يُبۡصِرُ وَلَا يُغۡنِي عَنكَ شَيۡـٔٗا ٤٢
Bir vakit babasına demişti: “A babacığım! O işitmez, görmez ve sana hiç fâidesi olmaz şeylere niçin taparsın?
Hani babasına dedi ki; «Ey babacığım, niye işitemeyen, göremeyen ve sana hiçbir yararı olmayan putlara tapıyorsun.»
Hani babasına şöyle demişti: "Babacığım! İşitmeyen, görmeyen ve sana bir faydası olmayan şeylere niçin tapıyorsun?"
يَٰٓأَبَتِ إِنِّي قَدۡ جَآءَنِي مِنَ ٱلۡعِلۡمِ مَا لَمۡ يَأۡتِكَ فَٱتَّبِعۡنِيٓ أَهۡدِكَ صِرَٰطٗا سَوِيّٗا ٤٣
A babacığım, emin ol bana ilimden sana gelmeyen hakikat geldi, gel bana uy da seni bir düz yola çıkarayım.
Babacığım, sana ulaşmayan bir ilim, geldi bana, ne olur bana tabi ol da seni dümdüz bir yola çıkarayım.
"Babacığım! Doğrusu, sana gelmeyen bir ilim bana geldi. Bana uy ki seni doğru yola ileteyim."
يَٰٓأَبَتِ لَا تَعۡبُدِ ٱلشَّيۡطَٰنَۖ إِنَّ ٱلشَّيۡطَٰنَ كَانَ لِلرَّحۡمَٰنِ عَصِيّٗا ٤٤
Babacığım Şeytan’a tapma, çünkü Şeytan Rahmân’a âsî oldu.
Ey babacığım, sakın şeytana kul olma; çünkü o, rahmeti bol olan Allah'a baş kaldırmıştır.
"Babacığım! Şeytana tapma! Çünkü şeytan Rahmân'a isyankâr olmuştur."
يَٰٓأَبَتِ إِنِّيٓ أَخَافُ أَن يَمَسَّكَ عَذَابٞ مِّنَ ٱلرَّحۡمَٰنِ فَتَكُونَ لِلشَّيۡطَٰنِ وَلِيّٗا ٤٥
Babacığım, ben cidden korkarım ki sana o Rahmân’dan bir azab dokunur da Şeytan’a yâr olursun”.
Ey babacığım, senin Allah'dan gelecek bir azaba çarptırılarak şeytanın dostu olacağından korkuyorum.
"Babacığım! Doğrusu ben, sana, çok esirgeyici Rahmân tarafından bir azabın dokunmasından, böylece şeytana bir dost olmandan korkuyorum."
قَالَ أَرَاغِبٌ أَنتَ عَنۡ ءَالِهَتِي يَٰٓإِبۡرَٰهِيمُۖ لَئِن لَّمۡ تَنتَهِ لَأَرۡجُمَنَّكَۖ وَٱهۡجُرۡنِي مَلِيّٗا ٤٦
“Sen” dedi, “benim mâbudlarımdan geçmek mi istiyorsun yâ İbrâhim! Yemin ederim ki eğer vazgeçmezsen seni muhakkak recm ederim, hem beni uzun müddet bırak git”.
Babası, ona «Ey İbrahim, sen benim taptığım tanrılara sırt mı çeviriyorsun? Eğer bu tutumundan vazgeçmezsen seni taşa tutarak öldürürüm, uzun bir süre yanımdan uzaklaş» dedi.
Babası, "Ey İbrahim! Sen benim ilahlarımdan yüz mü çeviriyorsun? Eğer vazgeçmezsen, mutlaka seni taşa tutarım. Uzun bir süre benden uzaklaş!" dedi.
قَالَ سَلَٰمٌ عَلَيۡكَۖ سَأَسۡتَغۡفِرُ لَكَ رَبِّيٓۖ إِنَّهُۥ كَانَ بِي حَفِيّٗا ٤٧
Dedi: “Selâm sana, senin için Rabbime istiğfar edeceğim, çünkü O bana çok lütufkârdır.
İbrahim, babasına dedi ki; «Esenlik dilerim sana. Senin adına Rabbimden af dileyeceğim, hiç kuşkusuz benim Rabbim lütufkardır.»
İbrahim şöyle dedi: "Esen kal! Senin için Rabbimden af dileyeceğim. Şüphesiz O, beni nimetleriyle kuşatmıştır."
وَأَعۡتَزِلُكُمۡ وَمَا تَدۡعُونَ مِن دُونِ ٱللَّهِ وَأَدۡعُواْ رَبِّي عَسَىٰٓ أَلَّآ أَكُونَ بِدُعَآءِ رَبِّي شَقِيّٗا ٤٨
Hem sizi Allah’tan başka taptıklarınızla bırakıp çekilirim de Rabbime dua ederim, umulur ki Rabbime dua ile bedbaht olmam”.
Sizleri, Allah'ı bir yana bırakarak taptığınız putlarla başbaşa bırakarak bir yana çekiliyor ve Allah'a yalvarıyorum. Umuyorum ki, Rabbime yalvarırsam kötü olmaktan kurtulurum.
"Sizi ve Allah'tan başka taptıklarınızı terk ediyor ve Rabb'ime ibadet ediyorum. Rabbime ibadet etmekle de mutsuz olmayacağımı umuyorum."
فَلَمَّا ٱعۡتَزَلَهُمۡ وَمَا يَعۡبُدُونَ مِن دُونِ ٱللَّهِ وَهَبۡنَا لَهُۥٓ إِسۡحَٰقَ وَيَعۡقُوبَۖ وَكُلّٗا جَعَلۡنَا نَبِيّٗا ٤٩
Vaktâ ki onları ve Allah’tan başka taptıklarını bırakıp çekildi, biz de ona İshak’ı ve Yaʿkūb’u bahşeyledik ve her birini birer peygamber yaptık.
İbrahim, onları taptıkları putlarla başbaşa bırakarak yanlarından ayrılınca kendisine İshak'ı ve Yakub'u bağışladık ve bunların her ikisini de peygamber yaptık.
İbrahim, onları da onların taptıklarını da terk edince ona İshak ile Yakub'u bağışladık ve her birini peygamber yaptık.