بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
فَٱتَّخَذَتۡ مِن دُونِهِمۡ حِجَابٗا فَأَرۡسَلۡنَآ إِلَيۡهَا رُوحَنَا فَتَمَثَّلَ لَهَا بَشَرٗا سَوِيّٗا ١٧
Onlardan öte bir perde çekti, derken kendisine Rûhumuzu gönderdik de düzgün bir beşer hâlinde ona temessül ediverdi.
Komşuları ile arasına bir perde germişti. Bu sırada ona ruhumuzu (Cebrail'i) gönderdik. O, ona normal bir erkek kılığında görünmüştü.
(Ey Muhammed!) Kitapta (Kur'an'da) Meryem'i de an. Hani ailesinden ayrılarak doğu tarafında bir yere çekilmiş ve (kendini onlardan uzak tutmak için) onlarla arasında bir perde germişti. Biz, ona Cebrail'i göndermiştik de ona tam bir insan şeklinde görünmüştü.
قَالَتۡ إِنِّيٓ أَعُوذُ بِٱلرَّحۡمَٰنِ مِنكَ إِن كُنتَ تَقِيّٗا ١٨
(Meryem) ona “ben” dedi, “her hâlde senden Rahmân’a sığınırım, sakınırsın eğer bir takī isen”.
Meryem, O'na «Ben senden «Rahman» olan Allah'a sığınırım. Eğer kötülük yapmaktan sakınan biri isen bana dokunma!» dedi.
Meryem, "Senden, Rahmân'a sığınırım. Eğer Allah'tan çekinen biri isen (bana kötülük etme)" dedi.
قَالَ إِنَّمَآ أَنَا۠ رَسُولُ رَبِّكِ لِأَهَبَ لَكِ غُلَٰمٗا زَكِيّٗا ١٩
(Rûh) dedi: “Haberin olsun ben sana gayet temiz bir oğlan vermek için sırf Rabbinin resûlüyüm”.
Cebrail dedi ki; «Gerçekten ben, sana temiz bir oğlan vermek için sırf Rabbinin ginderdiği elçiyim»
Cebrail, "Ben ancak Rabbinin elçisiyim. Sana tertemiz bir çocuk bağışlamak için gönderildim" dedi.
قَالَتۡ أَنَّىٰ يَكُونُ لِي غُلَٰمٞ وَلَمۡ يَمۡسَسۡنِي بَشَرٞ وَلَمۡ أَكُ بَغِيّٗا ٢٠
Dedi: “Benim için bir oğlan nasıl olur? Bana bir beşer dokunmadı, ben bir kahpe de değilim”.
Meryem, Cebrail'e «Benim nasıl oğlum olabilir? Bana hiç erkek eli değmiş değildir, hiç gayri meşru ilişkim de olmadı» dedi.
Meryem, "Bana hiçbir insan dokunmadığı ve iffetsiz bir kadın olmadığım halde, benim nasıl çocuğum olabilir?" dedi.
قَالَ كَذَٰلِكِ قَالَ رَبُّكِ هُوَ عَلَيَّ هَيِّنٞۖ وَلِنَجۡعَلَهُۥٓ ءَايَةٗ لِّلنَّاسِ وَرَحۡمَةٗ مِّنَّاۚ وَكَانَ أَمۡرٗا مَّقۡضِيّٗا ٢١
Dedi “öyle, fakat Rabbin buyurdu ki o Bana göre kolay, hem onu nâsa kudretimizin bir burhânı ve tarafımızdan bir rahmet kılacağımız için; hem de o, bir kazâ edilmiş emir bulunuyor”.
Cebrail dedi ki; «Allah ,söyle diyor: Bu iş benim için kolaydır. Bu olayı insanlara gücümüzü kanıtlayan bir mucize ve oğlunu da onlara rahmet kaynağı olarak sunmak istiyoruz. Bu olay kesinleşmiş bir hükümdür.''
Cebrail, "Evet, öyle. Rabbin diyor ki: O benim için çok kolaydır. Onu insanlara bir mucize, katımızdan bir rahmet kılmak için böyle takdir ettik. Bu zaten (ezelde) hükme bağlanmış bir iştir" dedi.
۞ فَحَمَلَتۡهُ فَٱنتَبَذَتۡ بِهِۦ مَكَانٗا قَصِيّٗا ٢٢
Bu suretle ona hâmil oldu, ve bu hamlile uzak bir yere çekildi.
Böylece Meryem, oğluna gebe kaldı. Bu döneminde gözlerden uzak bir köşeye çekildi.
Böylece Meryem çocuğa gebe kaldı ve onunla uzak bir yere çekildi.
فَأَجَآءَهَا ٱلۡمَخَاضُ إِلَىٰ جِذۡعِ ٱلنَّخۡلَةِ قَالَتۡ يَٰلَيۡتَنِي مِتُّ قَبۡلَ هَٰذَا وَكُنتُ نَسۡيٗا مَّنسِيّٗا ٢٣
Derken ağrı onu bir hurma dalına götürdü, “ay” dedi, “nolaydım bundan evvel öleydim ve unutulmuş gitmiş olaydım”.
Bir süre sonra doğum sancıları tutunca bir hurma ağacının altına sığınmak zorunda kaldı ve «Keşke, daha önce ölmüş ve hafızalardan silinmiş olsaydım» dedi.
Doğum sancısı onu bir hurma ağacına yöneltti. "Keşke bundan önce ölseydim de unutulup gitmiş olsaydım!" dedi.
فَنَادَىٰهَا مِن تَحۡتِهَآ أَلَّا تَحۡزَنِي قَدۡ جَعَلَ رَبُّكِ تَحۡتَكِ سَرِيّٗا ٢٤
Derken ona altından nidâ etti: “Sakın mahzun olma, Rabbin senin altında bir su arkı vücûda getirdi.
Bu arada, ayakları altından şöyle bir ses duydu; «Sakın üzülme, Rabb'in senin için ayaklarının altından akan bir dere açtı.»
Bunun üzerine (Cebrail) ağacın altından ona şöyle seslendi: "Üzülme, Rabbin senin alt tarafında bir dere akıttı."
وَهُزِّيٓ إِلَيۡكِ بِجِذۡعِ ٱلنَّخۡلَةِ تُسَٰقِطۡ عَلَيۡكِ رُطَبٗا جَنِيّٗا ٢٥
Hurmanın da dalını kendine doğru silkele, üzerine derilmiş taze hurmalar dökülsün.
Hurmanın dalını silkele de üzerine olgun ve taze hurmalar dökülsün.
. "Hurma ağacını kendine doğru silkele ki sana taze hurma dökülsün."
فَكُلِي وَٱشۡرَبِي وَقَرِّي عَيۡنٗاۖ فَإِمَّا تَرَيِنَّ مِنَ ٱلۡبَشَرِ أَحَدٗا فَقُولِيٓ إِنِّي نَذَرۡتُ لِلرَّحۡمَٰنِ صَوۡمٗا فَلَنۡ أُكَلِّمَ ٱلۡيَوۡمَ إِنسِيّٗا ٢٦
Artık ye, iç, gözün aydın olsun; bunun üzerine şayet beşerden birini görürsen ‘ben’ de, ‘Rahmân’a oruç adadım, onun için bugün hiçbir inse söz söylemeyeceğim’”.
Ye, iç, gönlün rahat olsun. Eğer birini görecek olursan 'Ben Rahman olan Allah'a konuşmama orucu adadım, bu yüzden bugün hiç kimse ile konuşmayacağım' de.
"Ye, iç, gözün aydın olsun. İnsanlardan birini görecek olursan, "Şüphesiz ben Rahmân'a susmayı adadım. Bugün hiçbir insan ile konuşmayacağım" de.
فَأَتَتۡ بِهِۦ قَوۡمَهَا تَحۡمِلُهُۥۖ قَالُواْ يَٰمَرۡيَمُ لَقَدۡ جِئۡتِ شَيۡـٔٗا فَرِيّٗا ٢٧
Derken onu yüklenerek kavmine getirdi, “hey Meryem!” dediler, “alimallah yumurcak bir şey getirdin.
Bebeğini kucağına alıp yakınlarının yanına gelince kendisine dediler ki; Ey Meryem, sen çok utandırıcı bir suç işledin.
Kucağında çocuğu ile halkının yanına geldi. Onlar şöyle dediler: "Ey Meryem! Çok çirkin bir şey yaptın!"