070 surah

بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

إِنَّهُمۡ يَرَوۡنَهُۥ بَعِيدٗا ٦

Çünkü onlar onu uzak görürler.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Onlar onu uzak görüyorlar.

– Seyyid Kutub

Şüphesiz onlar o azabı uzak görüyorlar.

– Diyanet İşleri

وَنَرَىٰهُ قَرِيبٗا ٧

Bizse onu yakın görürüz.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Biz ise onu yakın görüyoruz.

– Seyyid Kutub

Biz ise onu yakın görüyoruz.

– Diyanet İşleri

يَوۡمَ تَكُونُ ٱلسَّمَآءُ كَٱلۡمُهۡلِ ٨

O gün ki olur semâ erimiş bir maden gibi

– Elmalılı Hamdi Yazır

O gün gök, erimiş bakır gibi olur.

– Seyyid Kutub

Göğün, erimiş maden gibi ve dağların atılmış renkli yün gibi olacağı günü hatırla.

– Diyanet İşleri

وَتَكُونُ ٱلۡجِبَالُ كَٱلۡعِهۡنِ ٩

dağlar da atılmış elvan yün gibi.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Dağlar, atılmış renkli yün gibi olur.

– Seyyid Kutub

Göğün, erimiş maden gibi ve dağların atılmış renkli yün gibi olacağı günü hatırla.

– Diyanet İşleri

وَلَا يَسۡـَٔلُ حَمِيمٌ حَمِيمٗا ١٠

Ve bir hısım bir hısıma hâlini sormaz

– Elmalılı Hamdi Yazır

Dost dostun halini sormaz.

– Seyyid Kutub

(O gün) hiçbir samimi dost, dostunu sormaz.

– Diyanet İşleri

يُبَصَّرُونَهُمۡۚ يَوَدُّ ٱلۡمُجۡرِمُ لَوۡ يَفۡتَدِي مِنۡ عَذَابِ يَوۡمِئِذِۭ بِبَنِيهِ ١١

birbirlerine gösterilirlerken, mücrim ister ki fidye verse o günün azâbından oğullarını

– Elmalılı Hamdi Yazır

birbirlerine gösterirler. Suçlu ister ki o günün azabından kurtulmak için fidye versin: oğullarını,

– Seyyid Kutub

Birbirlerine gösterilirler. Günahkâr kimse ister ki, o günün azabından kurtulmak için oğullarını, karısını, kardeşini, kendisini koruyup barındıran tüm ailesini ve yeryüzünde bulunanların hepsini fidye olarak versin de, kendisini kurtarsın.

– Diyanet İşleri

وَصَٰحِبَتِهِۦ وَأَخِيهِ ١٢

ve refîkasını ve biraderini

– Elmalılı Hamdi Yazır

eşini ve kardeşini,

– Seyyid Kutub

Birbirlerine gösterilirler. Günahkâr kimse ister ki, o günün azabından kurtulmak için oğullarını, karısını, kardeşini, kendisini koruyup barındıran tüm ailesini ve yeryüzünde bulunanların hepsini fidye olarak versin de, kendisini kurtarsın.

– Diyanet İşleri

وَفَصِيلَتِهِ ٱلَّتِي تُـٔۡوِيهِ ١٣

ve kendini barındıran fasîlesini

– Elmalılı Hamdi Yazır

kendisini barındıran, içinde yetiştiği tüm ailesini.

– Seyyid Kutub

Birbirlerine gösterilirler. Günahkâr kimse ister ki, o günün azabından kurtulmak için oğullarını, karısını, kardeşini, kendisini koruyup barındıran tüm ailesini ve yeryüzünde bulunanların hepsini fidye olarak versin de, kendisini kurtarsın.

– Diyanet İşleri

وَمَن فِي ٱلۡأَرۡضِ جَمِيعٗا ثُمَّ يُنجِيهِ ١٤

ve Arz’da bulunanların hepsini de sonra kendini kurtarsa.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ve yeryüzünde bulunanların hepsini versin de tek kendisini kurtarsın.

– Seyyid Kutub

Birbirlerine gösterilirler. Günahkâr kimse ister ki, o günün azabından kurtulmak için oğullarını, karısını, kardeşini, kendisini koruyup barındıran tüm ailesini ve yeryüzünde bulunanların hepsini fidye olarak versin de, kendisini kurtarsın.

– Diyanet İşleri

كـَلَّآۖ إِنَّهَا لَظَىٰ ١٥

Hayır, çünkü o salgın bir lezâ,

– Elmalılı Hamdi Yazır

Hayır! O alevden bir ateştir.

– Seyyid Kutub

Hayır (ne mümkün)! Şüphesiz, cehennem derileri kavurup çıkaran alevli ateştir.

– Diyanet İşleri

نَزَّاعَةٗ لِّلشَّوَىٰ ١٦

etrafı soyan nâr-ı cezâ.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Deriler kavurur, soyar.

– Seyyid Kutub

Hayır (ne mümkün)! Şüphesiz, cehennem derileri kavurup çıkaran alevli ateştir.

– Diyanet İşleri

AYARLAR
Okuyucu

Yazı Boyutu