بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
نَزَّاعَةٗ لِّلشَّوَىٰ ١٦
etrafı soyan nâr-ı cezâ.
Deriler kavurur, soyar.
Hayır (ne mümkün)! Şüphesiz, cehennem derileri kavurup çıkaran alevli ateştir.
تَدۡعُواْ مَنۡ أَدۡبَرَ وَتَوَلَّىٰ ١٧
Çağırır arkasını dönüp tersine gideni
Kendine çağırır; sırtını dönüp gideni.
O, (hakka) arka döneni ve (imandan) yüz çevireni; servet toplayıp yığanı kendine çağırır.
وَجَمَعَ فَأَوۡعَىٰٓ ١٨
ve toplayıp toplayıp kasaya yığanı.
Mal toplayıp kasada yığanı.
O, (hakka) arka döneni ve (imandan) yüz çevireni; servet toplayıp yığanı kendine çağırır.
۞ إِنَّ ٱلۡإِنسَٰنَ خُلِقَ هَلُوعًا ١٩
Hakikat o insan helû‘ yaratılmıştır.
Doğrusu insan hırslı ve huysuz yaratılmıştır.
Şüphesiz insan çok hırslı ve sabırsız olarak yaratılmıştır.
إِذَا مَسَّهُ ٱلشَّرُّ جَزُوعٗا ٢٠
Şer dokundu mu mızıkçı.
Kendisine kötülük dokundu mu sızlanır.
Kendisine kötülük dokunduğu zaman sızlanır.
وَإِذَا مَسَّهُ ٱلۡخَيۡرُ مَنُوعًا ٢١
Hayır dokundu mu kıskanç.
Kendisine hayır dokundu mu yoksullara yardım etmez..
Ona bir hayır dokunduğunda da eli sıkıdır.
إِلَّا ٱلۡمُصَلِّينَ ٢٢
Müstesnâ ancak o musallîler
Ancak namaz kılanlar bunun dışındadır.
Ancak, namaz kılanlar başka.
ٱلَّذِينَ هُمۡ عَلَىٰ صَلَاتِهِمۡ دَآئِمُونَ ٢٣
onlar ki namazlarına müdâvimdirler.
Onlar ki: Namazlarını sürekli kılarlar aksatmazlar.
Onlar, namazlarına devam eden kimselerdir.
وَٱلَّذِينَ فِيٓ أَمۡوَٰلِهِمۡ حَقّٞ مَّعۡلُومٞ ٢٤
Ve onlar ki mallarında vardır bir hakk-ı mâlum.
Mallarında belli bir hisse vardır.
Onlar, mallarında; isteyenler ve (isteyemeyip) mahrum kalanlar için belli bir hak bulunan kimselerdir.
لِّلسَّآئِلِ وَٱلۡمَحۡرُومِ ٢٥
Hem sâil için hem mahrum.
Saile ve mahruma.
Onlar, mallarında; isteyenler ve (isteyemeyip) mahrum kalanlar için belli bir hak bulunan kimselerdir.
وَٱلَّذِينَ يُصَدِّقُونَ بِيَوۡمِ ٱلدِّينِ ٢٦
Ve onlar ki din gününü (cezâ gününü) tasdik ederler.
Ceza gününü tasdik ederler.
Onlar ceza gününü tasdik eden kimselerdir.