005 surah

بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

إِنَّمَا يُرِيدُ ٱلشَّيۡطَٰنُ أَن يُوقِعَ بَيۡنَكُمُ ٱلۡعَدَٰوَةَ وَٱلۡبَغۡضَآءَ فِي ٱلۡخَمۡرِ وَٱلۡمَيۡسِرِ وَيَصُدَّكُمۡ عَن ذِكۡرِ ٱللَّهِ وَعَنِ ٱلصَّلَوٰةِۖ فَهَلۡ أَنتُم مُّنتَهُونَ ٩١

Şüphe yok ki şeytan aranıza ancak içki ile, kumar ile adavet düşürmeyi ve sizi Allah Teâlâ'nın zikrinden ve namazdan alıkoymayı ister. Artık siz vazgeçtiniz değil mi?

– Ömer Nasuhi Bilmen

وَأَطِيعُواْ ٱللَّهَ وَأَطِيعُواْ ٱلرَّسُولَ وَٱحۡذَرُواْۚ فَإِن تَوَلَّيۡتُمۡ فَٱعۡلَمُوٓاْ أَنَّمَا عَلَىٰ رَسُولِنَا ٱلۡبَلَٰغُ ٱلۡمُبِينُ ٩٢

Allah Teâlâ'ya itaat ediniz ve peygambere itaat ediniz ve (muhalefetten) hazer eyleyiniz. Şâyet yüz çevirirseniz artık biliniz ki, bizim peygamberimizin üzerine ait olan, apaçık bir tebliğden ibarettir.

– Ömer Nasuhi Bilmen

لَيۡسَ عَلَى ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَعَمِلُواْ ٱلصَّٰلِحَٰتِ جُنَاحٞ فِيمَا طَعِمُوٓاْ إِذَا مَا ٱتَّقَواْ وَّءَامَنُواْ وَعَمِلُواْ ٱلصَّٰلِحَٰتِ ثُمَّ ٱتَّقَواْ وَّءَامَنُواْ ثُمَّ ٱتَّقَواْ وَّأَحۡسَنُواْۚ وَٱللَّهُ يُحِبُّ ٱلۡمُحۡسِنِينَ ٩٣

İmân edip de sâlih sâlih amellerde bulunanların üzerine ittika edip de mü'min bulundukları ve güzel güzel işleri işledikleri, sonra da muttakî oldukları ve imân eyledikleri, sonra da ittikada bulunarak ihsan yaptıkları takdirde (evvelce) tatmış oldukları şeyde bir günah yoktur. Ve Allah Teâlâ muhsin olanları sever.

– Ömer Nasuhi Bilmen

يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ لَيَبۡلُوَنَّكُمُ ٱللَّهُ بِشَيۡءٖ مِّنَ ٱلصَّيۡدِ تَنَالُهُۥٓ أَيۡدِيكُمۡ وَرِمَاحُكُمۡ لِيَعۡلَمَ ٱللَّهُ مَن يَخَافُهُۥ بِٱلۡغَيۡبِۚ فَمَنِ ٱعۡتَدَىٰ بَعۡدَ ذَٰلِكَ فَلَهُۥ عَذَابٌ أَلِيمٞ ٩٤

Ey imân edenler! Allah Teâlâ elbette sizi kendi ellerinizin ve mızraklarınızın erişebileceği avdan birşey ile imtihan edecektir. Tâ ki Hak Teâlâ kendisinden anil gıyab korkanları bilsin (yani onları meydana çıkarsın). Artık bundan sonra kim tecavüz ederse ona elîm bir azap vardır.

– Ömer Nasuhi Bilmen

يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ لَا تَقۡتُلُواْ ٱلصَّيۡدَ وَأَنتُمۡ حُرُمٞۚ وَمَن قَتَلَهُۥ مِنكُم مُّتَعَمِّدٗا فَجَزَآءٞ مِّثۡلُ مَا قَتَلَ مِنَ ٱلنَّعَمِ يَحۡكُمُ بِهِۦ ذَوَا عَدۡلٖ مِّنكُمۡ هَدۡيَۢا بَٰلِغَ ٱلۡكَعۡبَةِ أَوۡ كَفَّٰرَةٞ طَعَامُ مَسَٰكِينَ أَوۡ عَدۡلُ ذَٰلِكَ صِيَامٗا لِّيَذُوقَ وَبَالَ أَمۡرِهِۦۗ عَفَا ٱللَّهُ عَمَّا سَلَفَۚ وَمَنۡ عَادَ فَيَنتَقِمُ ٱللَّهُ مِنۡهُۚ وَٱللَّهُ عَزِيزٞ ذُو ٱنتِقَامٍ ٩٥

Ey mü'minler! Siz ihramda iken avı öldürmeyiniz, sizden her kim onu kasden öldürürse üzerine o öldürdüğü hayvanın misli bir ceza vardır ki, Kabe'ye vasıl olacak bir kurbanlık olmak üzere buna sizden iki adâlet sahibi hükmeder veya bir keffaret vardır ki, o da fakirleri doyurmaktır veya onun muadili olarak oruç tutmaktır. Tâ ki bu suretle yaptığının vebalini tatsın. Allah Teâlâ geçmiş olanı af buyurmuştur. Ve her kim bir daha böyle yaparsa elbette Allah Teâlâ ondan intikamını alır, ve Allah Teâlâ azîzdir, intikam sahibidir.

– Ömer Nasuhi Bilmen

أُحِلَّ لَكُمۡ صَيۡدُ ٱلۡبَحۡرِ وَطَعَامُهُۥ مَتَٰعٗا لَّكُمۡ وَلِلسَّيَّارَةِۖ وَحُرِّمَ عَلَيۡكُمۡ صَيۡدُ ٱلۡبَرِّ مَا دُمۡتُمۡ حُرُمٗاۗ وَٱتَّقُواْ ٱللَّهَ ٱلَّذِيٓ إِلَيۡهِ تُحۡشَرُونَ ٩٦

Size deniz avı ve onun yenilmesi bir faide olmak için helâl kılındı ve sizin üzerinize ihramda bulunduğunuz müddetce kara avı haram kılınmıştır. Huzuruna haşrolunacak olduğunuz Allah Teâlâ'dan korkunuz.

– Ömer Nasuhi Bilmen

۞ جَعَلَ ٱللَّهُ ٱلۡكَعۡبَةَ ٱلۡبَيۡتَ ٱلۡحَرَامَ قِيَٰمٗا لِّلنَّاسِ وَٱلشَّهۡرَ ٱلۡحَرَامَ وَٱلۡهَدۡيَ وَٱلۡقَلَٰٓئِدَۚ ذَٰلِكَ لِتَعۡلَمُوٓاْ أَنَّ ٱللَّهَ يَعۡلَمُ مَا فِي ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَمَا فِي ٱلۡأَرۡضِ وَأَنَّ ٱللَّهَ بِكُلِّ شَيۡءٍ عَلِيمٌ ٩٧

Allah Teâlâ Kabe'yi, o Beyt-i Harâm'ı ve Şehr-i Haram ile o boyunları bağsız ve bağlı kurbanları insanlar için bir medar-ı istifade kıldı. Bu da bilmeniz içindir ki, şüphesiz Allah Teâlâ göklerde olanı da ve yerde olanı da bilir ve muhakkak ki, Allah Teâlâ herşeye tamamıyla alîmdir.

– Ömer Nasuhi Bilmen

ٱعۡلَمُوٓاْ أَنَّ ٱللَّهَ شَدِيدُ ٱلۡعِقَابِ وَأَنَّ ٱللَّهَ غَفُورٞ رَّحِيمٞ ٩٨

Biliniz ki, Allah Teâlâ'nın ikabı muhakkak pek şiddetlidir. Ve şüphe yok ki Allah Teâlâ gafûrdur, rahîmdir.

– Ömer Nasuhi Bilmen

مَّا عَلَى ٱلرَّسُولِ إِلَّا ٱلۡبَلَٰغُۗ وَٱللَّهُ يَعۡلَمُ مَا تُبۡدُونَ وَمَا تَكۡتُمُونَ ٩٩

Peygamber'in üzerine tebliğden başka yoktur. Ve Allah Teâlâ ise açıkladığınız şeyi de gizlediğiniz şeyi de bilir.

– Ömer Nasuhi Bilmen

قُل لَّا يَسۡتَوِي ٱلۡخَبِيثُ وَٱلطَّيِّبُ وَلَوۡ أَعۡجَبَكَ كَثۡرَةُ ٱلۡخَبِيثِۚ فَٱتَّقُواْ ٱللَّهَ يَٰٓأُوْلِي ٱلۡأَلۡبَٰبِ لَعَلَّكُمۡ تُفۡلِحُونَ ١٠٠

De ki: «Murdar ile temiz müsavî olmaz. Velev ki, murdarın çokluğu hoşuna gitsin. Artık ey güzel akıl sahipleri! Allah Teâlâ'dan korkunuz ki felâh bulabilesiniz.»

– Ömer Nasuhi Bilmen

يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ لَا تَسۡـَٔلُواْ عَنۡ أَشۡيَآءَ إِن تُبۡدَ لَكُمۡ تَسُؤۡكُمۡ وَإِن تَسۡـَٔلُواْ عَنۡهَا حِينَ يُنَزَّلُ ٱلۡقُرۡءَانُ تُبۡدَ لَكُمۡ عَفَا ٱللَّهُ عَنۡهَاۗ وَٱللَّهُ غَفُورٌ حَلِيمٞ ١٠١

Ey imân edenler! Öyle şeylerden sual etmeyiniz ki, eğer size açıklanırsa sizi müteessir eder. Ve eğer siz Kur'an'ın nüzul ettiği sırada sorarsanız onlar size açılır. Allah Teâlâ onlardan af buyurmuştur. Ve Allah Teâlâ gafûrdur, halîmdir.

– Ömer Nasuhi Bilmen

AYARLAR
Okuyucu

Yazı Boyutu