بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

إِنَّ عَلَيۡنَا جَمۡعَهُۥ وَقُرۡءَانَهُۥ ١٧

(16-17) Onu (Kur'an'ı) acele ahzedesin diye onunla dilini kımıldatma. Şüphe yok ki, onu toplamak da, onu okutmak da Bize aittir.

– Ömer Nasuhi Bilmen

فَإِذَا قَرَأۡنَٰهُ فَٱتَّبِعۡ قُرۡءَانَهُۥ ١٨

İmdi onu Biz okuyunca artık sen onun kıraatine tâbi ol!

– Ömer Nasuhi Bilmen

ثُمَّ إِنَّ عَلَيۡنَا بَيَانَهُۥ ١٩

Sonra şüphe yok ki onun açıklanması da Bize aittir.

– Ömer Nasuhi Bilmen

كـَلَّا بَلۡ تُحِبُّونَ ٱلۡعَاجِلَةَ ٢٠

(20-21) Yok, yok. Siz acele olanı seversiniz. Ve ahireti bırakıverirsiniz.

– Ömer Nasuhi Bilmen

وَتَذَرُونَ ٱلۡأٓخِرَةَ ٢١

(20-21) Yok, yok. Siz acele olanı seversiniz. Ve ahireti bırakıverirsiniz.

– Ömer Nasuhi Bilmen

وُجُوهٞ يَوۡمَئِذٖ نَّاضِرَةٌ ٢٢

(22-23) O günde birtakım yüzler parıldanıcıdır. Rablerine nazar edicidir.

– Ömer Nasuhi Bilmen

إِلَىٰ رَبِّهَا نَاظِرَةٞ ٢٣

(22-23) O günde birtakım yüzler parıldanıcıdır. Rablerine nazar edicidir.

– Ömer Nasuhi Bilmen

وَوُجُوهٞ يَوۡمَئِذِۭ بَاسِرَةٞ ٢٤

Bir kısım yüzler de o gün pek ekşi bir haldedir.

– Ömer Nasuhi Bilmen

تَظُنُّ أَن يُفۡعَلَ بِهَا فَاقِرَةٞ ٢٥

(25-26) Sanır ki, ona arka kemiklerini kıracak bir muamele yapılacaktır. Hayır hayır... Vaktâ ki (can) boyun halkasının kemiklerine kavuşur.

– Ömer Nasuhi Bilmen

كـَلَّآ إِذَا بَلَغَتِ ٱلتَّرَاقِيَ ٢٦

(25-26) Sanır ki, ona arka kemiklerini kıracak bir muamele yapılacaktır. Hayır hayır... Vaktâ ki (can) boyun halkasının kemiklerine kavuşur.

– Ömer Nasuhi Bilmen

وَقِيلَ مَنۡۜ رَاقٖ ٢٧

Ve denilmiş olur ki: «Tedavi edebilecek kim var?»

– Ömer Nasuhi Bilmen

AYARLAR
Okuyucu

Yazı Boyutu


00:00
00:00