054 surah

بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

فَفَتَحۡنَآ أَبۡوَٰبَ ٱلسَّمَآءِ بِمَآءٖ مُّنۡهَمِرٖ ١١

Bunun üzerine göğün kapılarını açtık dökülen bir su ile şakır şakır.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Göğün kapılarını açarak bardaktan su boşanır gibi bir yağmur yağdırdık.

– Seyyid Kutub

Biz de göğün kapılarını dökülürcesine yağan bir yağmurla açtık.

– Diyanet İşleri

وَفَجَّرۡنَا ٱلۡأَرۡضَ عُيُونٗا فَٱلۡتَقَى ٱلۡمَآءُ عَلَىٰٓ أَمۡرٖ قَدۡ قُدِرَ ١٢

Yeri de fışkırttık kaynaklar hâlinde, derken su birleşti bir emir üzerine ki olmuştu öyle mukadder.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Yeri de coşkun kaynaklar halinde fışkırttık. Her iki yönden gelen su belirlenen bir görevi yerine getirmek üzere birleşti.

– Seyyid Kutub

Yeryüzünü pınar pınar fışkırttık. Derken sular takdir edilmiş bir iş için birleşti.

– Diyanet İşleri

وَحَمَلۡنَٰهُ عَلَىٰ ذَاتِ أَلۡوَٰحٖ وَدُسُرٖ ١٣

Onu ise taşıdık elvahlı ve kenetli bir hamûle üzerinde ki akar

– Elmalılı Hamdi Yazır

Onu çivilerle tutturulmuş tahtalardan yapılan bir gemiye bindirdik.

– Seyyid Kutub

Biz Nûh'u çivilerle perçinli levhalardan oluşan gemiye bindirdik.

– Diyanet İşleri

تَجۡرِي بِأَعۡيُنِنَا جَزَآءٗ لِّمَن كَانَ كُفِرَ ١٤

nezâretimizle giderdi o nankörlük edilen zâta bir mükâfat olarak.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Mesajı inkar edilen kulumuza ödül olarak bu gemi gözetimimiz altında yüzüyordu.

– Seyyid Kutub

Gemi, inkar edilen kimseye (Nuh'a) bir mükafat olarak gözetimimiz altında yüzüyordu.

– Diyanet İşleri

وَلَقَد تَّرَكۡنَٰهَآ ءَايَةٗ فَهَلۡ مِن مُّدَّكِرٖ ١٥

Celâlim hakkı için bıraktık da onu bir âyet olarak, fakat düşünen mi var

– Elmalılı Hamdi Yazır

Biz onu bir ibret dersi olarak geride bıraktık. İbret alan yok mu?

– Seyyid Kutub

Andolsun, biz onu (tufan olayını) bir ibret olarak bıraktık. Var mı düşünüp öğüt alan?

– Diyanet İşleri

فَكَيۡفَ كَانَ عَذَابِي وَنُذُرِ ١٦

ki nasılmış azâbım ve inzarlarım?

– Elmalılı Hamdi Yazır

Benim azabım ve uyarılarım nasılmış?

– Seyyid Kutub

Benim azabım ve uyarılarım nasılmış (gördüler)!

– Diyanet İşleri

وَلَقَدۡ يَسَّرۡنَا ٱلۡقُرۡءَانَ لِلذِّكۡرِ فَهَلۡ مِن مُّدَّكِرٖ ١٧

Şânım nâmına Kur’ân’ı müyesser de kıldık düşünmek için, fakat düşünen mi var?

– Elmalılı Hamdi Yazır

Biz Kur'an'dan öğüt alınabilsin diye onu kolay anlaşılır kıldık. Yok mu öğüt alan?

– Seyyid Kutub

Andolsun biz, Kur'anı düşünüp öğüt almak için kolaylaştırdık. Var mı düşünüp öğüt alan?

– Diyanet İşleri

كَذَّبَتۡ عَادٞ فَكَيۡفَ كَانَ عَذَابِي وَنُذُرِ ١٨

Tekzib etti de Âd, nasıl oldu azâbım ve inzarlarım?

– Elmalılı Hamdi Yazır

Adoğulları da peygamberlerini yalanladılar. Ama benim azabım ve uyarmam nasılmış?

– Seyyid Kutub

Âd kavmi de (Hûd'u) yalanladı. Azabım ve uyarılarım nasılmış!

– Diyanet İşleri

إِنَّآ أَرۡسَلۡنَا عَلَيۡهِمۡ رِيحٗا صَرۡصَرٗا فِي يَوۡمِ نَحۡسٖ مُّسۡتَمِرّٖ ١٩

Çünkü salıverdik üzerlerine müstemir, nühûsetli bir günde bir soğuk rüzgâr ki sarsar

– Elmalılı Hamdi Yazır

Baştan başa uğursuz bir günde üzerlerine sert ve dondurucu bir kasırga saldık.

– Seyyid Kutub

Biz onların üstüne, uğursuzluğu sürekli bir günde gürültülü ve dondurucu bir rüzgar gönderdik.

– Diyanet İşleri

تَنزِعُ ٱلنَّاسَ كَأَنَّهُمۡ أَعۡجَازُ نَخۡلٖ مُّنقَعِرٖ ٢٠

insanları kökünden devrilen hurma kütükleri gibi yolar.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Bu kasırga insanları sökülmüş hurma kütükleri gibi havaya kaldırıp savuruyordu.

– Seyyid Kutub

İnsanları köklerinden sökülmüş hurma kütükleri gibi kaldırıp atıyordu.

– Diyanet İşleri

فَكَيۡفَ كَانَ عَذَابِي وَنُذُرِ ٢١

Bak, nasılmış azâbım ve inzarlarım?

– Elmalılı Hamdi Yazır

Peki benim azabım ve uyarılarım nasılmış?

– Seyyid Kutub

Azabım ve uyarılarım nasılmış, (gördüler)!

– Diyanet İşleri

AYARLAR
Okuyucu

Yazı Boyutu