بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

أَفَعَيِينَا بِٱلۡخَلۡقِ ٱلۡأَوَّلِۚ بَلۡ هُمۡ فِي لَبۡسٖ مِّنۡ خَلۡقٖ جَدِيدٖ ١٥

Ya Biz artık birinci yaratış ile yorulu mu verdik? Doğrusu, onlar yeni bir yaratılıştan şüphe içindelerdir.

– Elmalılı (Sadeleştirilmiş)

وَلَقَدۡ خَلَقۡنَا ٱلۡإِنسَٰنَ وَنَعۡلَمُ مَا تُوَسۡوِسُ بِهِۦ نَفۡسُهُۥۖ وَنَحۡنُ أَقۡرَبُ إِلَيۡهِ مِنۡ حَبۡلِ ٱلۡوَرِيدِ ١٦

Andolsun ki, insanı Biz yarattık, nefsinin onu ne ile vesveselendirdiğini biliriz ve Biz ona habl-i verid'den (şah damarından) daha yakınız.

– Elmalılı (Sadeleştirilmiş)

إِذۡ يَتَلَقَّى ٱلۡمُتَلَقِّيَانِ عَنِ ٱلۡيَمِينِ وَعَنِ ٱلشِّمَالِ قَعِيدٞ ١٧

İki zabıt memuru (melek), sağda ve solda oturmuş zabıt tutarlarken.

– Elmalılı (Sadeleştirilmiş)

مَّا يَلۡفِظُ مِن قَوۡلٍ إِلَّا لَدَيۡهِ رَقِيبٌ عَتِيدٞ ١٨

Her ne söz söylerse, mutlaka yanında hazır bir gözcü vardır.

– Elmalılı (Sadeleştirilmiş)

وَجَآءَتۡ سَكۡرَةُ ٱلۡمَوۡتِ بِٱلۡحَقِّۖ ذَٰلِكَ مَا كُنتَ مِنۡهُ تَحِيدُ ١٩

Ölüm sarhoşluğu gerçekten geldiğinde: «İşte o senin kaçıp durduğun!» diye.

– Elmalılı (Sadeleştirilmiş)

وَنُفِخَ فِي ٱلصُّورِۚ ذَٰلِكَ يَوۡمُ ٱلۡوَعِيدِ ٢٠

Ve Sur üfürüldüğünde ki, işte o tehdit günüdür.

– Elmalılı (Sadeleştirilmiş)

وَجَآءَتۡ كُلُّ نَفۡسٖ مَّعَهَا سَآئِقٞ وَشَهِيدٞ ٢١

Herkes gelecektir, yanında bir sevk memuru ve bir şahit olduğu halde.

– Elmalılı (Sadeleştirilmiş)

لَّقَدۡ كُنتَ فِي غَفۡلَةٖ مِّنۡ هَٰذَا فَكَشَفۡنَا عَنكَ غِطَآءَكَ فَبَصَرُكَ ٱلۡيَوۡمَ حَدِيدٞ ٢٢

Andolsun ki, sen bundan bir gaflet içindeydin, şimdi senden perdeni açtık. Artık bugün gözün keskindir.

– Elmalılı (Sadeleştirilmiş)

وَقَالَ قَرِينُهُۥ هَٰذَا مَا لَدَيَّ عَتِيدٌ ٢٣

Yanındaki diyecektir ki: «İşte bu yanımdaki hazır!»

– Elmalılı (Sadeleştirilmiş)

أَلۡقِيَا فِي جَهَنَّمَ كُلَّ كَفَّارٍ عَنِيدٖ ٢٤

«Atın atın cehenneme her inatçı nankörü!

– Elmalılı (Sadeleştirilmiş)

مَّنَّاعٖ لِّلۡخَيۡرِ مُعۡتَدٖ مُّرِيبٍ ٢٥

Hayra engel, haşarı, şüpheci kafiri!

– Elmalılı (Sadeleştirilmiş)

AYARLAR
Okuyucu

Yazı Boyutu


00:00
00:00