بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
وَيَنقَلِبُ إِلَىٰٓ أَهۡلِهِۦ مَسۡرُورٗا ٩
Ve mesrur olarak ehline gider.
Ve sevinçli olarak ailesine dönecektir.
Sevinçli olarak ailesine dönecektir.
وَأَمَّا مَنۡ أُوتِيَ كِتَٰبَهُۥ وَرَآءَ ظَهۡرِهِۦ ١٠
Ve amma kitabı "arkasında" verilen.
Kimin kitabı da sırtının arkasından verilirse.
Fakat kime kitabı arkasından verilirse,
فَسَوۡفَ يَدۡعُواْ ثُبُورٗا ١١
Helâk! Diye çağırır.
O, ölümü çağıracak.
(11-12) “Helâk!” diye bağıracak ve alevli ateşe girecektir.
وَيَصۡلَىٰ سَعِيرًا ١٢
Ve Saire yaslanır.
Ve çılgın alevli cehenneme girecektir.
(11-12) “Helâk!” diye bağıracak ve alevli ateşe girecektir.
إِنَّهُۥ كَانَ فِيٓ أَهۡلِهِۦ مَسۡرُورًا ١٣
Çünkü o ehlinde mesrur idi.
Çünkü o, dünyada ailesi arasında sevinç içinde idi.
Çünkü o, (dünyada iken) ailesi içinde sevinçli idi.
إِنَّهُۥ ظَنَّ أَن لَّن يَحُورَ ١٤
Çünkü hiç inkılâb görmeyecek sanmıştı.
Rabbine hiç dönmeyeceğini sanmıştı.
Çünkü o hiçbir zaman Rabbine dönmeyeceğini sanırdı.
بَلَىٰٓۚ إِنَّ رَبَّهُۥ كَانَ بِهِۦ بَصِيرٗا ١٥
Hayır, çünkü Rabb’i onu gözetiyordu.
Aksine Rabbi onu görmekte idi.
Hayır! Sandığı gibi değil! Şüphesiz Rabbi onu görüyordu.
فَلَآ أُقۡسِمُ بِٱلشَّفَقِ ١٦
Şimdi kasem ederim o şafağa.
Akşamın alaca karanlığına,
Yemin ederim şafağa,
وَٱلَّيۡلِ وَمَا وَسَقَ ١٧
Ve geceye ve derlendiğine.
Geceye ve gecenin içinde barındırdığına.
Geceye ve içinde topladıklarına,
وَٱلۡقَمَرِ إِذَا ٱتَّسَقَ ١٨
Ve derlendiği zaman o aya.
Dolunay halindeki Ay'a andolsun ki,
Dolunay hâlindeki aya ki,
لَتَرۡكَبُنَّ طَبَقًا عَن طَبَقٖ ١٩
Ki sizler binip binip gececeksiniz elbette tabakadan tabakaya.
Şüphesiz siz bir durumdan diğerine uğrayacaksınız.
Şüphesiz siz hâlden hâle geçeceksiniz.