بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
فَأَسۡرِ بِأَهۡلِكَ بِقِطۡعٖ مِّنَ ٱلَّيۡلِ وَٱتَّبِعۡ أَدۡبَٰرَهُمۡ وَلَا يَلۡتَفِتۡ مِنكُمۡ أَحَدٞ وَٱمۡضُواْ حَيۡثُ تُؤۡمَرُونَ ٦٥
Hemen gecenin bir kısmında ehlini yürüt ve sen arkalarından git ve içinizden hiçbir kimse ardına bakmasın, emrolunduğunuz yere geçin gidin”.
Gecenin bir saatinde aileni ve bağlılarını yola çıkar, sen de peşlerinden git, hiçbiriniz arkasına bakmasın, emredildiğiniz yere doğru yol alın.
"Gecenin bir bölümünde aile fertlerini yola çıkar, sen de arkalarından git. Hiçbiriniz arkaya bakmasın. Emrolunduğunuz yere (doğru) geçin gidin."
وَقَضَيۡنَآ إِلَيۡهِ ذَٰلِكَ ٱلۡأَمۡرَ أَنَّ دَابِرَ هَٰٓؤُلَآءِ مَقۡطُوعٞ مُّصۡبِحِينَ ٦٦
Ona kat‘î olarak şu emri vahyettik: “Sabaha çıkarlarken şunların arkaları kat‘iyyen kesilecek”.
Böylece Lût'a bu önemli olayı, yani sabah olunca şu adamların soylarının kurumuş olacağı yolundaki hükmümüzü bildirdik.
Ona şu durumu kesin olarak bildirdik: "Sabaha çıkarken onların sonu kesilmiş olacak."
وَجَآءَ أَهۡلُ ٱلۡمَدِينَةِ يَسۡتَبۡشِرُونَ ٦٧
Şehir ahâlisi de haber alıp keyif içinde gelmişlerdi.
Şehir halkı sevinç içinde Lût'un evine geldi.
Şehir halkı sevinerek geldiler.
قَالَ إِنَّ هَٰٓؤُلَآءِ ضَيۡفِي فَلَا تَفۡضَحُونِ ٦٨
“Amanın” dedi, “onlar benim müsafirlerim, artık beni rüsvay etmeyin.
Lût onlara dedi ki; «Bunlar benim konuklarımdır, sakın beni onlar karşısında rezil etmeyiniz.»
Lût dedi ki: "Şüphesiz bunlar benim misafirlerimdir. Sakın beni rezil etmeyin."
وَٱتَّقُواْ ٱللَّهَ وَلَا تُخۡزُونِ ٦٩
Allah’tan korkun, beni utandırmayın”.
Allah'dan korkunuz, beni utandırmayınız.»
"Allah'a karşı gelmekten sakının, beni utandırmayın" dedi.
قَالُوٓاْ أَوَلَمۡ نَنۡهَكَ عَنِ ٱلۡعَٰلَمِينَ ٧٠
“Seni” dediler, “âlemden nehyetmedik mi?”.
Hemşehrileri ona; «İnsanlar ile ilişki kurmayı biz sana yasaklamamış mıydık?» dediler.
Onlar, "Biz seni insanlarla ilgilenmekten menetmemiş miydik" dediler.
قَالَ هَٰٓؤُلَآءِ بَنَاتِيٓ إِن كُنتُمۡ فَٰعِلِينَ ٧١
“Tâ şunlar kızlarım, eğer yapacaksanız” dedi.
Lût; «Eğer bir şey yapacaksanız, işte size kızlarım» dedi.
Lût: "İşte kızlarım. Eğer yapacaksanız (onlarla evlenebilirsiniz)" dedi.
لَعَمۡرُكَ إِنَّهُمۡ لَفِي سَكۡرَتِهِمۡ يَعۡمَهُونَ ٧٢
Resûlüm! Ömrüne kasem olsun ki hakikaten onlar sarhoşlukları içinde ne halt ettiklerini bilmiyorlardı.
Ey Muhammed, hayatın hakkı için onlar sarhoşlukları içinde debeleniyorlardı.
(Melekler Lût'a:) "Ömrüne andolsun ki onlar (şehvetten) gözleri dönmüş halde sarhoşlukları içinde bocalayıp duruyorlar (Bu durumda asla seni dinlemezler)" dediler.
فَأَخَذَتۡهُمُ ٱلصَّيۡحَةُ مُشۡرِقِينَ ٧٣
Derken işrak vaktine girdikleri sırada bunları o sayha tutuverdi.
Tanyeri ağarırken korkunç bir gürültüye tutuldular.
Derken güneşin doğuşu sırasında o korkunç uğultulu ses onları yakalayıverdi.
فَجَعَلۡنَا عَٰلِيَهَا سَافِلَهَا وَأَمۡطَرۡنَا عَلَيۡهِمۡ حِجَارَةٗ مِّن سِجِّيلٍ ٧٤
Derhâl şehirlerinin üstünü altına getiriverdik ve üzerlerine siccilden taşlar yağdırdık.
Beldelerinin altını üstüne getirdik ve üzerlerine taşlaşmış balçık kütleleri yağdırdık.
Hemen onların altını üstüne getirdik. Üzerlerine de balçıktan pişirilmiş taşlar yağdırdık.
إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَأٓيَٰتٖ لِّلۡمُتَوَسِّمِينَ ٧٥
Elbette bunda fikr ü firâseti olanlara âyetler var.
Hiç şüphesiz görüntü aracılığı ile işin özünü kavrayabilenler için bu olayda alınacak birçok dersler vardır.
Şüphesiz bunda düşünüp görebilen kimseler için ibretler vardır.