بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
فَلَمَّا جَآءَ ءَالَ لُوطٍ ٱلۡمُرۡسَلُونَ ٦١
Bunun üzerine vaktâ ki âl-i Lût’a mürseller geldiler,
Bu elçiler Lût'un evine geldiklerinde.
Elçiler (melekler) Lût'un ailesine gelince Lût onlara, "Gerçekten siz tanınmayan kimselersiniz" dedi.
قَالَ إِنَّكُمۡ قَوۡمٞ مُّنكَرُونَ ٦٢
“siz” dedi, “cidden ürkülecek bir kavimsiniz”.
Lût; «Siz benim tanımadığım kimselersiniz» dedi.
Elçiler (melekler) Lût'un ailesine gelince Lût onlara, "Gerçekten siz tanınmayan kimselersiniz" dedi.
قَالُواْ بَلۡ جِئۡنَٰكَ بِمَا كَانُواْ فِيهِ يَمۡتَرُونَ ٦٣
“Yok” dediler, “biz sana onların şek edip durduklarını getirdik.
Onlar dediler ki; «Biz sana soydaşlarının kuşku ile karşıladıkları ilahi azabı haber vermeye geldik.»
Dediler ki: "Evet, fakat biz sana (kavminin) şüphe etmekte olduğu azabı getirdik."
وَأَتَيۡنَٰكَ بِٱلۡحَقِّ وَإِنَّا لَصَٰدِقُونَ ٦٤
Ve sana emr-i Hak ile geldik, emîn ol biz sâdıklarız.
Sana gerçeği getirdik, kesinlikle doğru söylüyoruz.
"Biz sana gerçeği getirdik. Şüphesiz biz doğru söyleyenleriz."
فَأَسۡرِ بِأَهۡلِكَ بِقِطۡعٖ مِّنَ ٱلَّيۡلِ وَٱتَّبِعۡ أَدۡبَٰرَهُمۡ وَلَا يَلۡتَفِتۡ مِنكُمۡ أَحَدٞ وَٱمۡضُواْ حَيۡثُ تُؤۡمَرُونَ ٦٥
Hemen gecenin bir kısmında ehlini yürüt ve sen arkalarından git ve içinizden hiçbir kimse ardına bakmasın, emrolunduğunuz yere geçin gidin”.
Gecenin bir saatinde aileni ve bağlılarını yola çıkar, sen de peşlerinden git, hiçbiriniz arkasına bakmasın, emredildiğiniz yere doğru yol alın.
"Gecenin bir bölümünde aile fertlerini yola çıkar, sen de arkalarından git. Hiçbiriniz arkaya bakmasın. Emrolunduğunuz yere (doğru) geçin gidin."
وَقَضَيۡنَآ إِلَيۡهِ ذَٰلِكَ ٱلۡأَمۡرَ أَنَّ دَابِرَ هَٰٓؤُلَآءِ مَقۡطُوعٞ مُّصۡبِحِينَ ٦٦
Ona kat‘î olarak şu emri vahyettik: “Sabaha çıkarlarken şunların arkaları kat‘iyyen kesilecek”.
Böylece Lût'a bu önemli olayı, yani sabah olunca şu adamların soylarının kurumuş olacağı yolundaki hükmümüzü bildirdik.
Ona şu durumu kesin olarak bildirdik: "Sabaha çıkarken onların sonu kesilmiş olacak."
وَجَآءَ أَهۡلُ ٱلۡمَدِينَةِ يَسۡتَبۡشِرُونَ ٦٧
Şehir ahâlisi de haber alıp keyif içinde gelmişlerdi.
Şehir halkı sevinç içinde Lût'un evine geldi.
Şehir halkı sevinerek geldiler.
قَالَ إِنَّ هَٰٓؤُلَآءِ ضَيۡفِي فَلَا تَفۡضَحُونِ ٦٨
“Amanın” dedi, “onlar benim müsafirlerim, artık beni rüsvay etmeyin.
Lût onlara dedi ki; «Bunlar benim konuklarımdır, sakın beni onlar karşısında rezil etmeyiniz.»
Lût dedi ki: "Şüphesiz bunlar benim misafirlerimdir. Sakın beni rezil etmeyin."
وَٱتَّقُواْ ٱللَّهَ وَلَا تُخۡزُونِ ٦٩
Allah’tan korkun, beni utandırmayın”.
Allah'dan korkunuz, beni utandırmayınız.»
"Allah'a karşı gelmekten sakının, beni utandırmayın" dedi.
قَالُوٓاْ أَوَلَمۡ نَنۡهَكَ عَنِ ٱلۡعَٰلَمِينَ ٧٠
“Seni” dediler, “âlemden nehyetmedik mi?”.
Hemşehrileri ona; «İnsanlar ile ilişki kurmayı biz sana yasaklamamış mıydık?» dediler.
Onlar, "Biz seni insanlarla ilgilenmekten menetmemiş miydik" dediler.
قَالَ هَٰٓؤُلَآءِ بَنَاتِيٓ إِن كُنتُمۡ فَٰعِلِينَ ٧١
“Tâ şunlar kızlarım, eğer yapacaksanız” dedi.
Lût; «Eğer bir şey yapacaksanız, işte size kızlarım» dedi.
Lût: "İşte kızlarım. Eğer yapacaksanız (onlarla evlenebilirsiniz)" dedi.