بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
وَٱلۡجَآنَّ خَلَقۡنَٰهُ مِن قَبۡلُ مِن نَّارِ ٱلسَّمُومِ ٢٧
Cânn, onu da bundan evvel “nâr-ı semûm”dan yaratmıştık.
وَإِذۡ قَالَ رَبُّكَ لِلۡمَلَٰٓئِكَةِ إِنِّي خَٰلِقُۢ بَشَرٗا مِّن صَلۡصَٰلٖ مِّنۡ حَمَإٖ مَّسۡنُونٖ ٢٨
Ve düşün o vakti ki Rabbin melâikeye “Ben” demişti, “salsâlden, mesnun bir balçıktan bir beşer halk edeceğim.
فَإِذَا سَوَّيۡتُهُۥ وَنَفَخۡتُ فِيهِ مِن رُّوحِي فَقَعُواْ لَهُۥ سَٰجِدِينَ ٢٩
Binâen‘aleyh onu tesviye ettiğim ve içine rûhumdan nefh eylediğim vakit derhâl onun için secdeye kapanın”.
فَسَجَدَ ٱلۡمَلَٰٓئِكَةُ كُلُّهُمۡ أَجۡمَعُونَ ٣٠
Onun üzerine melâike, hepsi toptan secde ettiler,
إِلَّآ إِبۡلِيسَ أَبَىٰٓ أَن يَكُونَ مَعَ ٱلسَّٰجِدِينَ ٣١
ancak İblis secde edenlerle beraber olmaktan ibâ eyledi.
قَالَ يَٰٓإِبۡلِيسُ مَا لَكَ أَلَّا تَكُونَ مَعَ ٱلسَّٰجِدِينَ ٣٢
“Yâ İblis” dedi, “sen niye secde edenlerle beraber olmadın?”.
قَالَ لَمۡ أَكُن لِّأَسۡجُدَ لِبَشَرٍ خَلَقۡتَهُۥ مِن صَلۡصَٰلٖ مِّنۡ حَمَإٖ مَّسۡنُونٖ ٣٣
“Benim” dedi, “bir salsâlden, bir mesnun balçıktan yarattığın bir beşere secde etmem kābil değildir”.
قَالَ فَٱخۡرُجۡ مِنۡهَا فَإِنَّكَ رَجِيمٞ ٣٤
“O hâlde” dedi, “çık oradan, çünkü sen racîmsin.
وَإِنَّ عَلَيۡكَ ٱللَّعۡنَةَ إِلَىٰ يَوۡمِ ٱلدِّينِ ٣٥
Ve bu lânet cezâ gününe kadar üzerindedir”.
قَالَ رَبِّ فَأَنظِرۡنِيٓ إِلَىٰ يَوۡمِ يُبۡعَثُونَ ٣٦
“Rabbim!” dedi, “öyle ise bana onların ba‘s olunacakları güne kadar mühlet ver”.
قَالَ فَإِنَّكَ مِنَ ٱلۡمُنظَرِينَ ٣٧
“Haydi” dedi, “sen vakt-i mâlum gününe kadar mühlet verilenlerdensin”.