بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

أَلَمۡ تَرَ أَنَّ ٱللَّهَ سَخَّرَ لَكُم مَّا فِي ٱلۡأَرۡضِ وَٱلۡفُلۡكَ تَجۡرِي فِي ٱلۡبَحۡرِ بِأَمۡرِهِۦ وَيُمۡسِكُ ٱلسَّمَآءَ أَن تَقَعَ عَلَى ٱلۡأَرۡضِ إِلَّا بِإِذۡنِهِۦٓۚ إِنَّ ٱللَّهَ بِٱلنَّاسِ لَرَءُوفٞ رَّحِيمٞ ٦٥

Görmedin mi ki, muhakkak Allah, sizin için yerde olanları ve emriyle denizde cereyan eden gemileri de musahhar kıldı ve göğü de izni olmaksızın yerin üzerine düşmekten tutuyor. Şüphe yok ki, Allah insanlara çok re'fetlidir, çok merhametlidir.

– Ömer Nasuhi Bilmen

وَهُوَ ٱلَّذِيٓ أَحۡيَاكُمۡ ثُمَّ يُمِيتُكُمۡ ثُمَّ يُحۡيِيكُمۡۗ إِنَّ ٱلۡإِنسَٰنَ لَكَفُورٞ ٦٦

Ve O, o zâttır ki, sizi diriltmiştir, sonra sizi öldürecektir, sonra sizi diriltecektir. Şüphe yok ki, insan elbette çok nankördür.

– Ömer Nasuhi Bilmen

لِّكُلِّ أُمَّةٖ جَعَلۡنَا مَنسَكًا هُمۡ نَاسِكُوهُۖ فَلَا يُنَٰزِعُنَّكَ فِي ٱلۡأَمۡرِۚ وَٱدۡعُ إِلَىٰ رَبِّكَۖ إِنَّكَ لَعَلَىٰ هُدٗى مُّسۡتَقِيمٖ ٦٧

Her bir ümmet için bir şeriat kıldık ki, onlar onunla amel ederlerdi. Artık emr-i dinde seninle münazarada bulunmasınlar. Ve Rabbine dâvet et. Şüphe yok ki, sen elbette dosdoğru vâzıh bir din üzerindesin.

– Ömer Nasuhi Bilmen

وَإِن جَٰدَلُوكَ فَقُلِ ٱللَّهُ أَعۡلَمُ بِمَا تَعۡمَلُونَ ٦٨

Ve eğer seninle mücadelede de bulunurlarsa artık de ki: «Sizin ne yapar olduğunuzu Allah pek iyi bilendir.»

– Ömer Nasuhi Bilmen

ٱللَّهُ يَحۡكُمُ بَيۡنَكُمۡ يَوۡمَ ٱلۡقِيَٰمَةِ فِيمَا كُنتُمۡ فِيهِ تَخۡتَلِفُونَ ٦٩

Allah, kendisinde ihtilaf eder olmuş olduğunuz şeyler hakkında Kıyamet günü aranızda hükmedecektir.

– Ömer Nasuhi Bilmen

أَلَمۡ تَعۡلَمۡ أَنَّ ٱللَّهَ يَعۡلَمُ مَا فِي ٱلسَّمَآءِ وَٱلۡأَرۡضِۚ إِنَّ ذَٰلِكَ فِي كِتَٰبٍۚ إِنَّ ذَٰلِكَ عَلَى ٱللَّهِ يَسِيرٞ ٧٠

Bilmedin mi ki, şüphesiz Allah, gökte ve yerde olanı bilir. Muhakkak ki, o bir kitaptadır. Hakikaten o, Allah'a göre pek kolaydır.

– Ömer Nasuhi Bilmen

وَيَعۡبُدُونَ مِن دُونِ ٱللَّهِ مَا لَمۡ يُنَزِّلۡ بِهِۦ سُلۡطَٰنٗا وَمَا لَيۡسَ لَهُم بِهِۦ عِلۡمٞۗ وَمَا لِلظَّٰلِمِينَ مِن نَّصِيرٖ ٧١

Ve Allah'tan başka öyle bir şeye ibadet ederler ki, ona dair bir hüccet indirmemiştir. Ve onlar için ona ait bir bilgi de yoktur ve zalimler için bir yardımcı da yoktur.

– Ömer Nasuhi Bilmen

وَإِذَا تُتۡلَىٰ عَلَيۡهِمۡ ءَايَٰتُنَا بَيِّنَٰتٖ تَعۡرِفُ فِي وُجُوهِ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ ٱلۡمُنكَرَۖ يَكَادُونَ يَسۡطُونَ بِٱلَّذِينَ يَتۡلُونَ عَلَيۡهِمۡ ءَايَٰتِنَاۗ قُلۡ أَفَأُنَبِّئُكُم بِشَرّٖ مِّن ذَٰلِكُمُۚ ٱلنَّارُ وَعَدَهَا ٱللَّهُ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْۖ وَبِئۡسَ ٱلۡمَصِيرُ ٧٢

Onlara karşı âyetlerimiz apaçık oldukları halde okunduğu zaman o kâfir olanların yüzlerinde bir inkar (bir gayz ve gazab alâmeti görür) anlarsın. Onlar, kendilerine karşı âyetlerimizi okuyanlara az kalır ki, saldırıversinler. De ki: «Size o inkarınızdan daha şerlisini haber vereyim mi? (O) Ateş'tir. Onu Allah kâfir olanlar için vaadetmiştir. Ve ne fena gidilecek yer!»

– Ömer Nasuhi Bilmen

يَٰٓأَيُّهَا ٱلنَّاسُ ضُرِبَ مَثَلٞ فَٱسۡتَمِعُواْ لَهُۥٓۚ إِنَّ ٱلَّذِينَ تَدۡعُونَ مِن دُونِ ٱللَّهِ لَن يَخۡلُقُواْ ذُبَابٗا وَلَوِ ٱجۡتَمَعُواْ لَهُۥۖ وَإِن يَسۡلُبۡهُمُ ٱلذُّبَابُ شَيۡـٔٗا لَّا يَسۡتَنقِذُوهُ مِنۡهُۚ ضَعُفَ ٱلطَّالِبُ وَٱلۡمَطۡلُوبُ ٧٣

Ey insanlar! Bir mesel irâd edildi, onu artık dinleyiniz! Şüphe yok ki, Allah'tan başka kendilerine ibadet ettikleriniz, bir sinek bile yaratamazlar, velev ki onun için hepsi de toplansınlar ve eğer sinek onlardan bir şey kapacak olsa onu ondan geri de alamazlar. İsteyen de, istenilen de zayıf olmuştur.

– Ömer Nasuhi Bilmen

مَا قَدَرُواْ ٱللَّهَ حَقَّ قَدۡرِهِۦٓۚ إِنَّ ٱللَّهَ لَقَوِيٌّ عَزِيزٌ ٧٤

Allah'ın kadrini bihakkın takdir edemediler. Şüphe yok ki, Allah elbette kavîdir, azîzdir.

– Ömer Nasuhi Bilmen

ٱللَّهُ يَصۡطَفِي مِنَ ٱلۡمَلَٰٓئِكَةِ رُسُلٗا وَمِنَ ٱلنَّاسِۚ إِنَّ ٱللَّهَ سَمِيعُۢ بَصِيرٞ ٧٥

Allah meleklerden resûller ihtiyar eder ve insanlardan da. Muhakkak ki, Allah tamamen işiticidir, görücüdür.

– Ömer Nasuhi Bilmen

AYARLAR
Okuyucu

Yazı Boyutu


00:00
00:00