بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
إِنَّ ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَٱلَّذِينَ هَادُواْ وَٱلصَّٰبِـِٔينَ وَٱلنَّصَٰرَىٰ وَٱلۡمَجُوسَ وَٱلَّذِينَ أَشۡرَكُوٓاْ إِنَّ ٱللَّهَ يَفۡصِلُ بَيۡنَهُمۡ يَوۡمَ ٱلۡقِيَٰمَةِۚ إِنَّ ٱللَّهَ عَلَىٰ كُلِّ شَيۡءٖ شَهِيدٌ ١٧
O iman edenler, o yahudiler, o yıldızlara tapanlar, o hristiyanlar, o ateşe tapanlar, o Allah’a ortak koşanlar (var ya), muhakkak ki Allah, kıyamet günü, aralarında hükmünü verecek, hak ve bâtılı ayıracaktır. Çünkü Allah, her şeye şahid bulunuyor.
أَلَمۡ تَرَ أَنَّ ٱللَّهَ يَسۡجُدُۤ لَهُۥۤ مَن فِي ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَمَن فِي ٱلۡأَرۡضِ وَٱلشَّمۡسُ وَٱلۡقَمَرُ وَٱلنُّجُومُ وَٱلۡجِبَالُ وَٱلشَّجَرُ وَٱلدَّوَآبُّ وَكَثِيرٞ مِّنَ ٱلنَّاسِۖ وَكَثِيرٌ حَقَّ عَلَيۡهِ ٱلۡعَذَابُۗ وَمَن يُهِنِ ٱللَّهُ فَمَا لَهُۥ مِن مُّكۡرِمٍۚ إِنَّ ٱللَّهَ يَفۡعَلُ مَا يَشَآءُ۩ ١٨
Görmedin mi, göklerde ve yerde olan her şey; güneş, ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar, hayvanlar ve insanlardan çok kimseler hep Allah’a secde (*) ediyor (O’nun kudretine boyun eğiyor). Bir çoğunun (küffarın) da üzerine azap hak olmuştur. Kimi de Allah hor bırakırsa, artık ona saadet verecek yoktur. Elbette Allah dilediğini yapar.
۞ هَٰذَانِ خَصۡمَانِ ٱخۡتَصَمُواْ فِي رَبِّهِمۡۖ فَٱلَّذِينَ كَفَرُواْ قُطِّعَتۡ لَهُمۡ ثِيَابٞ مِّن نَّارٖ يُصَبُّ مِن فَوۡقِ رُءُوسِهِمُ ٱلۡحَمِيمُ ١٩
Şu iki sınıf (müminlerle kâfirler), Rablerinin dini hakkında birbirleriyle davaya kalkışan iki hasımdır. İşte o kâfir olanlar için ateşten çamaşırlar biçilmiştir, başlarının üstünden kaynar su dökülür.
يُصۡهَرُ بِهِۦ مَا فِي بُطُونِهِمۡ وَٱلۡجُلُودُ ٢٠
Bu kaynar su ile karınlarında olan şeyler ve derileri eritilir.
وَلَهُم مَّقَٰمِعُ مِنۡ حَدِيدٖ ٢١
Onlar için, bir de demirden kamçılar var.
كُلَّمَآ أَرَادُوٓاْ أَن يَخۡرُجُواْ مِنۡهَا مِنۡ غَمٍّ أُعِيدُواْ فِيهَا وَذُوقُواْ عَذَابَ ٱلۡحَرِيقِ ٢٢
Her ne zaman ateşten, onun ızdırabından çıkmak isterlerse, yine içine döndürülürler: ve onlara: “- Haydi tadın yangın azabını.” denir.
إِنَّ ٱللَّهَ يُدۡخِلُ ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَعَمِلُواْ ٱلصَّٰلِحَٰتِ جَنَّٰتٖ تَجۡرِي مِن تَحۡتِهَا ٱلۡأَنۡهَٰرُ يُحَلَّوۡنَ فِيهَا مِنۡ أَسَاوِرَ مِن ذَهَبٖ وَلُؤۡلُؤٗاۖ وَلِبَاسُهُمۡ فِيهَا حَرِيرٞ ٢٣
Şüphesiz Allah, iman edip salih âmeller işleyenleri, (ağaçları) altından ırmaklar akan cennetlere koyacak, orada altından bilezikler ve incilerle süslenecekler. Elbiseleri de orada ipektir. (*) Dikkat!...Secde ayetidir.
وَهُدُوٓاْ إِلَى ٱلطَّيِّبِ مِنَ ٱلۡقَوۡلِ وَهُدُوٓاْ إِلَىٰ صِرَٰطِ ٱلۡحَمِيدِ ٢٤
O iman edenler, sözün en güzeline (tevhid kelimesine) hidayet edilmişler ve hak yoluna (islâm dinine) iletilmişlerdir.
إِنَّ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ وَيَصُدُّونَ عَن سَبِيلِ ٱللَّهِ وَٱلۡمَسۡجِدِ ٱلۡحَرَامِ ٱلَّذِي جَعَلۡنَٰهُ لِلنَّاسِ سَوَآءً ٱلۡعَٰكِفُ فِيهِ وَٱلۡبَادِۚ وَمَن يُرِدۡ فِيهِ بِإِلۡحَادِۭ بِظُلۡمٖ نُّذِقۡهُ مِنۡ عَذَابٍ أَلِيمٖ ٢٥
Amma o küfre varıp da Allah yolundan ve Mescid-i Haram’dan -ki biz onu, mukîm ve misafire müsavi olmak üzere bütün insanlar için (kıble ve ibadethane) yapmışızdır - alıkoymakta olanlar elbette azab göreceklerdir. Her kim, Mescid-i Haram’da hakdan meylederek zulüm yaparsa, ona acıklı bir azab taddırırız.
وَإِذۡ بَوَّأۡنَا لِإِبۡرَٰهِيمَ مَكَانَ ٱلۡبَيۡتِ أَن لَّا تُشۡرِكۡ بِي شَيۡـٔٗا وَطَهِّرۡ بَيۡتِيَ لِلطَّآئِفِينَ وَٱلۡقَآئِمِينَ وَٱلرُّكَّعِ ٱلسُّجُودِ ٢٦
(Ey Rasûlüm), hatırla o zamanı ki, biz Kâbe’nin yerini İbrahîm’e beyan etmiş ve ona: “-Bana hiç bir şeyi ortak koşma. Beyt’imi de tavaf edenler için, orada oturanlar, rükû ve secdeye varanlar için iyice temizle.” diye vahy etmiştik.
وَأَذِّن فِي ٱلنَّاسِ بِٱلۡحَجِّ يَأۡتُوكَ رِجَالٗا وَعَلَىٰ كُلِّ ضَامِرٖ يَأۡتِينَ مِن كُلِّ فَجٍّ عَمِيقٖ ٢٧
Bütün insanlara haccı ilân et; gerek yaya olarak, gerek her uzak yoldan binek üzerinde senin huzuruna gelsinler.