بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

يَدۡعُواْ لَمَن ضَرُّهُۥٓ أَقۡرَبُ مِن نَّفۡعِهِۦۚ لَبِئۡسَ ٱلۡمَوۡلَىٰ وَلَبِئۡسَ ٱلۡعَشِيرُ ١٣

(Hak dinden çıkan) o insan, zararı faydasından daha yakın olana tapar. Taptığı şey ne fena dost, ne de kötü arkadaş!...

– Ali Fikri Yavuz

إِنَّ ٱللَّهَ يُدۡخِلُ ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَعَمِلُواْ ٱلصَّٰلِحَٰتِ جَنَّٰتٖ تَجۡرِي مِن تَحۡتِهَا ٱلۡأَنۡهَٰرُۚ إِنَّ ٱللَّهَ يَفۡعَلُ مَا يُرِيدُ ١٤

Şüphe yok ki Allah, iman edip salih amel işliyenleri, (ağaç ve evleri) altından ırmaklar akan cennetlere koyacak. Muhakkak ki Allah, dilediğini yapar.

– Ali Fikri Yavuz

مَن كَانَ يَظُنُّ أَن لَّن يَنصُرَهُ ٱللَّهُ فِي ٱلدُّنۡيَا وَٱلۡأٓخِرَةِ فَلۡيَمۡدُدۡ بِسَبَبٍ إِلَى ٱلسَّمَآءِ ثُمَّ لۡيَقۡطَعۡ فَلۡيَنظُرۡ هَلۡ يُذۡهِبَنَّ كَيۡدُهُۥ مَا يَغِيظُ ١٥

Kim ki, Allah, Peygambere dünyada ve ahirette asla yardım etmez zannediyorsa, hemen yukarıya (evinin tavanına) bir ip uzatsın, sonra intihar etsin (boğulsun) de baksın, yaptığı bu iş, kendini öfkelendirmekte olan Allah’ın (Peygamberine) yardımını giderecek mi? (Çatlasa, patlasa, yine de Allah, Peygamberine, hem dünyada hem ahirette zafer verecektir.)

– Ali Fikri Yavuz

وَكَذَٰلِكَ أَنزَلۡنَٰهُ ءَايَٰتِۭ بَيِّنَٰتٖ وَأَنَّ ٱللَّهَ يَهۡدِي مَن يُرِيدُ ١٦

İşte biz Kur’ân’ı apaçık âyetler halinde indirdik. Şüphe yok ki, Allah, dilediğine hidayet eder.

– Ali Fikri Yavuz

إِنَّ ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَٱلَّذِينَ هَادُواْ وَٱلصَّٰبِـِٔينَ وَٱلنَّصَٰرَىٰ وَٱلۡمَجُوسَ وَٱلَّذِينَ أَشۡرَكُوٓاْ إِنَّ ٱللَّهَ يَفۡصِلُ بَيۡنَهُمۡ يَوۡمَ ٱلۡقِيَٰمَةِۚ إِنَّ ٱللَّهَ عَلَىٰ كُلِّ شَيۡءٖ شَهِيدٌ ١٧

O iman edenler, o yahudiler, o yıldızlara tapanlar, o hristiyanlar, o ateşe tapanlar, o Allah’a ortak koşanlar (var ya), muhakkak ki Allah, kıyamet günü, aralarında hükmünü verecek, hak ve bâtılı ayıracaktır. Çünkü Allah, her şeye şahid bulunuyor.

– Ali Fikri Yavuz

أَلَمۡ تَرَ أَنَّ ٱللَّهَ يَسۡجُدُۤ لَهُۥۤ مَن فِي ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَمَن فِي ٱلۡأَرۡضِ وَٱلشَّمۡسُ وَٱلۡقَمَرُ وَٱلنُّجُومُ وَٱلۡجِبَالُ وَٱلشَّجَرُ وَٱلدَّوَآبُّ وَكَثِيرٞ مِّنَ ٱلنَّاسِۖ وَكَثِيرٌ حَقَّ عَلَيۡهِ ٱلۡعَذَابُۗ وَمَن يُهِنِ ٱللَّهُ فَمَا لَهُۥ مِن مُّكۡرِمٍۚ إِنَّ ٱللَّهَ يَفۡعَلُ مَا يَشَآءُ۩ ١٨

Görmedin mi, göklerde ve yerde olan her şey; güneş, ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar, hayvanlar ve insanlardan çok kimseler hep Allah’a secde (*) ediyor (O’nun kudretine boyun eğiyor). Bir çoğunun (küffarın) da üzerine azap hak olmuştur. Kimi de Allah hor bırakırsa, artık ona saadet verecek yoktur. Elbette Allah dilediğini yapar.

– Ali Fikri Yavuz

۞ هَٰذَانِ خَصۡمَانِ ٱخۡتَصَمُواْ فِي رَبِّهِمۡۖ فَٱلَّذِينَ كَفَرُواْ قُطِّعَتۡ لَهُمۡ ثِيَابٞ مِّن نَّارٖ يُصَبُّ مِن فَوۡقِ رُءُوسِهِمُ ٱلۡحَمِيمُ ١٩

Şu iki sınıf (müminlerle kâfirler), Rablerinin dini hakkında birbirleriyle davaya kalkışan iki hasımdır. İşte o kâfir olanlar için ateşten çamaşırlar biçilmiştir, başlarının üstünden kaynar su dökülür.

– Ali Fikri Yavuz

يُصۡهَرُ بِهِۦ مَا فِي بُطُونِهِمۡ وَٱلۡجُلُودُ ٢٠

Bu kaynar su ile karınlarında olan şeyler ve derileri eritilir.

– Ali Fikri Yavuz

وَلَهُم مَّقَٰمِعُ مِنۡ حَدِيدٖ ٢١

Onlar için, bir de demirden kamçılar var.

– Ali Fikri Yavuz

كُلَّمَآ أَرَادُوٓاْ أَن يَخۡرُجُواْ مِنۡهَا مِنۡ غَمٍّ أُعِيدُواْ فِيهَا وَذُوقُواْ عَذَابَ ٱلۡحَرِيقِ ٢٢

Her ne zaman ateşten, onun ızdırabından çıkmak isterlerse, yine içine döndürülürler: ve onlara: “- Haydi tadın yangın azabını.” denir.

– Ali Fikri Yavuz

إِنَّ ٱللَّهَ يُدۡخِلُ ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَعَمِلُواْ ٱلصَّٰلِحَٰتِ جَنَّٰتٖ تَجۡرِي مِن تَحۡتِهَا ٱلۡأَنۡهَٰرُ يُحَلَّوۡنَ فِيهَا مِنۡ أَسَاوِرَ مِن ذَهَبٖ وَلُؤۡلُؤٗاۖ وَلِبَاسُهُمۡ فِيهَا حَرِيرٞ ٢٣

Şüphesiz Allah, iman edip salih âmeller işleyenleri, (ağaçları) altından ırmaklar akan cennetlere koyacak, orada altından bilezikler ve incilerle süslenecekler. Elbiseleri de orada ipektir. (*) Dikkat!...Secde ayetidir.

– Ali Fikri Yavuz

AYARLAR
Okuyucu

Yazı Boyutu


00:00
00:00