بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
لَّا يُسۡمِنُ وَلَا يُغۡنِي مِن جُوعٖ ٧
(5-7) Pek hararetli kaynaktan suvarılacaktır. Onlar için dikenli bir ağaçtan başka bir yiyecek yoktur. Ne semîzletir, ne de açlıktan kurtarır.
وُجُوهٞ يَوۡمَئِذٖ نَّاعِمَةٞ ٨
(8-9) Bir kısım yüzler de o günde güzellik sahibidir. Çalışmış olmasından dolayı hoşnuttur.
لِّسَعۡيِهَا رَاضِيَةٞ ٩
(8-9) Bir kısım yüzler de o günde güzellik sahibidir. Çalışmış olmasından dolayı hoşnuttur.
فِي جَنَّةٍ عَالِيَةٖ ١٠
(10-11) Bir yüksek cennette. Orada boş bir lâkırdı işitmezsin.
لَّا تَسۡمَعُ فِيهَا لَٰغِيَةٗ ١١
(10-11) Bir yüksek cennette. Orada boş bir lâkırdı işitmezsin.
فِيهَا عَيۡنٞ جَارِيَةٞ ١٢
(12-13) Orada akan bir su kaynağı vardır. Orada yüksek tahtlar vardır.
فِيهَا سُرُرٞ مَّرۡفُوعَةٞ ١٣
(12-13) Orada akan bir su kaynağı vardır. Orada yüksek tahtlar vardır.
وَأَكۡوَابٞ مَّوۡضُوعَةٞ ١٤
(14-16) Hazırlanmış sürahiler... Dizilmiş yastıklar. Ve döşenmiş nefis sergiler (vardır).
وَنَمَارِقُ مَصۡفُوفَةٞ ١٥
(14-16) Hazırlanmış sürahiler... Dizilmiş yastıklar. Ve döşenmiş nefis sergiler (vardır).
وَزَرَابِيُّ مَبۡثُوثَةٌ ١٦
(14-16) Hazırlanmış sürahiler... Dizilmiş yastıklar. Ve döşenmiş nefis sergiler (vardır).
أَفَلَا يَنظُرُونَ إِلَى ٱلۡإِبِلِ كَيۡفَ خُلِقَتۡ ١٧
Artık develere bakmazlar mı ki, nasıl yaratılmış?