بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
وَنَمَارِقُ مَصۡفُوفَةٞ ١٥
(14-16) Hazırlanmış sürahiler... Dizilmiş yastıklar. Ve döşenmiş nefis sergiler (vardır).
وَزَرَابِيُّ مَبۡثُوثَةٌ ١٦
(14-16) Hazırlanmış sürahiler... Dizilmiş yastıklar. Ve döşenmiş nefis sergiler (vardır).
أَفَلَا يَنظُرُونَ إِلَى ٱلۡإِبِلِ كَيۡفَ خُلِقَتۡ ١٧
Artık develere bakmazlar mı ki, nasıl yaratılmış?
وَإِلَى ٱلسَّمَآءِ كَيۡفَ رُفِعَتۡ ١٨
(18-19) Ve göğe ki, nâsıl yükseltilmiş? Ve dağlara ki nasıl dikilmiş?
وَإِلَى ٱلۡجِبَالِ كَيۡفَ نُصِبَتۡ ١٩
(18-19) Ve göğe ki, nâsıl yükseltilmiş? Ve dağlara ki nasıl dikilmiş?
فَذَكِّرۡ إِنَّمَآ أَنتَ مُذَكِّرٞ ٢١
(21-22) Artık sen hatırlat. Şüphe yok ki, sen ancak bir hatırlatıcısın. Onların üzerlerinde bir musallat (cebbâr) değilsin.
لَّسۡتَ عَلَيۡهِم بِمُصَيۡطِرٍ ٢٢
(21-22) Artık sen hatırlat. Şüphe yok ki, sen ancak bir hatırlatıcısın. Onların üzerlerinde bir musallat (cebbâr) değilsin.
إِلَّا مَن تَوَلَّىٰ وَكَفَرَ ٢٣
Ancak o kimse ki yüz çevirir ve küfre düşmüş olur.
فَيُعَذِّبُهُ ٱللَّهُ ٱلۡعَذَابَ ٱلۡأَكۡبَرَ ٢٤
Artık Allah, onu en büyük azap ile muazzep kılar.
إِنَّ إِلَيۡنَآ إِيَابَهُمۡ ٢٥
Şüphe yok ki, onların dönüşleri Bize'dir.